46- Onlar kuracakları tuzağı kurdular. Fakat
tuzakları dağları yerlerinden oynatabilecek
nitelikte olsa bile, Allah'ın denetimi altındadır.
Onlar ve tuzakları yüce Allah'ın denetimi
altındadır. Tuzakları güç ve etkinlik bakımından
dağları yerinden oynatacak nitelikte olsa bile. Çünkü
dağ en ağır ve en katı bir kütledir. Hareket
etmesi, yerinden oynaması tasavvur bile edilmez.
Tuzakları bu denli güçlü olsa bile, Allah tarafından
bilinmiyor değildir, ona gizli olması, gücünün
kontrolünden uzak olması mümkün değildir. Aksine bu
tuzak onun kontrolünde gelişmektedir, ona karşı
dilediğini yapabilir:
47- Sakın Allah'ın, peygamberlerine yönelik
vaadinden cayacağını sanma. Hiç kuşkusuz
Allah üstün iradeli ve öç alıcıdır.
Onların kurduğu bu tuzakların herhangi bir
etkinliği sözkonusu değildir. Yüce Allah'ın
peygamberlerine vadettiği zaferi engelleyemez. Yüce Allah'ın
bu tuzak kuranları güçlü ve üstün bir şekilde
yakalayıp hesaba çekmesini durduramaz.
"Hiç kuşkusuz Allah üstün iradeli ve öç alıcıdır."
Zalimin kaçmasına, tuzak kuranın kurtulmasına müsaade
etmez. Ayette `öç alma kelimesinin kullanılmış
olması da zulüm ve tuzak atmosferi ile uyuşmaktadır.
Çünkü zalim ve tuzak kuran biri, intikamı almayı
haketmektedir. Allah'a göre bu intikam, zulüm ve tuzaklarına
karşılık azaba uğratılmalarıdır.
Her işin karşılığını görmesine
ilişkin ilahi adalet ilkesi uyarınca gereklidir bu azap.
Ve bu azabın gerçekleşmesi de kaçınılmazdır.
48- O gün yer başka bir yere, gökler de başka göklere
dönüştürülürler ve tüm insanlar tek ve ezici iradeli
Allah'ın huzuruna çıkarlar.
Bunun nasıl gerçekleşeceğini bilmiyoruz. Yeni
yerin ve yeni göklerin özelliklerini bilmediğimiz gibi,
nerede kurulacağını da bilmiyoruz. Ama ayet
dilediğini yapabilen, yeri ve gökleri değiştiren gücün
gölgesini yansıtmaktadır. İstediği kadar güçlü
ve sağlam görünse de aslında son derece basit ve
çürük olan zalimlerin tuzaklarına karşılık
yeralması ayrı bir özellik taşımaktadır.
Birdenbire bu durumun gerçekleştiğini görüyoruz:
"Tüm insanlar tek ve ezici iradeli Allah'ın huzuruna
çıkarlar."
Hiçbir örtünün kendilerini saklayamayacağı
şekilde gözler önünde olduklarını hissediyorlar.
Hiçbir koruyucu onları koruyamaz bu durumda. Ne evlerinde,
ne de kabirlerindedirler. Tek ve ezici güce sahip Allah'ın
huzurunda meydandadırlar. İfadedeki "ezici güç"
kelimesi, zorbaların tuzaklarını n karşı
koymadığı ezici gücün oluşturduğu
tehdit havasına daha etkinlik katmaktadır.
Zorbaların tuzakları dağları yerinden
oynatacak kadar sağlam olsa bile, bu güç karşısında
tutunamayacaktır.
Şu anda biz, son derece çetin, dayanılmaz ve
aşağılayıcı azap sahnelerinden birini
seyrediyoruz. Tam da söz edilen tuzaklara ve zorbalıklara
uygun bir azaptır bu.
49- O gün günahkârların zincirlerle birbirlerine
bağlandıklarını görürsün.
50- Elbiseleri katrandan olacak ve yüzlerini ateş
saracaktır.
Günahkârların yeraldığı sahnedir bu.
İkişer ikişer birbirlerine
bağlanmışlar ve peşpeşe dizilmiş
saflar halinde gözlerimizin önünden geçiyorlar. Son derece aşağılayıcı
bir sahne olmakla beraber, karşı konulmaz, ezici güce
de işaret etmektedir. Birbirlerine bağlanmış
olmalarının yanında giysilerinin de yanmaya oldukça
elverişli bir maddeden olduğu vurgulanmaktadır. Bu
aynı zamanda pis ve simsiyah bir maddedir.
"Katran"
Bunda bile bir
aşağılama ve küçümseme vardır. Ayrıca
ateşe yaklaşır yaklaşmaz tutuşan bir
madde olduğuna işaret edilmektedir.
"Yüzlerini ateş saracaktır."
Bu, tuzak kurup büyüklük taslamanın
karşılığı tutuşan, alevlenen ve
aşağılayıcı azap sahnesidir...
51- Amaç, Allah'ın herkese işlediğinin
karşılığını vermesidir. Hiç kuşkusuz
Allah'ın hesap görmesi pek çabuktur.
Onlar kazanç olarak tuzaklar kurmuş, zulüm işlemişlerdi.
Bunun karşılığı da ezilme ve
aşağılanmadır. Çünkü Allah hesapları
çabuk görür. Hesap görmedeki bu çabukluk, onların
kurduğu, kendilerini koruyup saklayacağını,
herhangi birinin kendilerine üstünlük sağlamasına
engel olacağını sandıklan tuzak ve planlara da
uygun. düşmektedir. Ama işte bakın!
Kazandıklarının
karşılığını
aşağılanarak, acı çekerek, hesapları da
çabuk görülerek çekiyorlar.
EVRENSEL BİLDİRİ
Sonunda sure, başında yeralan ifadenin benzeri bir
ifadeyle bitiyor. Ama yüksek sesli, gür sadalı evrensel bir
duyuru ile bitiyor. Bu mesajı yeryüzünün her tarafındaki
tüm insanlara ulaştırmak için: