Bu duanın ışığında bir kez daha Kâbe'nin
komşuları durumunda olan Kureyşliler'in farklı
bir tutum sergiledikleri ortaya çıkıyor. İşte
İbrahim namaz kılmak için Allah'ın
yardımını istiyor, bunda başarılı
olması için Allah'a dua ediyor. Onlar ise, bundan kaçınıyor,
yüz çeviriyorlar. Kendilerine Hz. İbrahim'in hem kendisine,
hem de kendisinden sonra çocuklarına yardım etmesi için
yaptığı duayı hatırlatan peygamberi
yalanlıyorlar.
Hz. İbrahim, insanı ürperten yakarışlarla
dolu duasını bir istekle bitiriyor. İnsana
amelinden başka hiçbir şeyin fayda vermediği
hesaplaşma gününde kendisini, anne-babasını ve tüm
mü'minleri bağışlamasını istiyor.
Kusurlarını affetmesini diliyor:
"Ey Rabbimiz, hesaba durulacağı günde beni,
ana-babamı ve tüm mü'minleri affeyle."
Ve bu uzun sahne de son buluyor. İnsanı ürperten
yakarışlarla dolu dua sahnesi... Sayısız
nimetler ve onlara karşılık şükretme sahnesi...
Yankılanan, dalgalanan müzikal bir ahenkle son buluyor.
Çevreye sürekli ve latif bir gölge yaydıktan sonra son
buluyor. Bu ortamda gönüller Allah'a doğru kanat çırpıyor.
O'nun sayısız nimetlerini anıyorlar. Burada
peygamberlerin babası Hz. İbrahim, Allah'ın
nimetlerini anan ve onlara karşılık Allah'a şükreden
salih bir kul tipini canlandırıyor. Bu duadan önce
kendilerine hitap edilen Allah'ın kulları da böyle
olmalıdırlar.
Burada Hz. İbrahim'in huşu ve yakarmalarla dolu
duasının her bölümünde "Rabbimiz" ya da
"Rabbim" sözcüğünü tekrarlayışına
değinmeden geçemeyeceğiz. Çünkü onun sözleri ile
yüce Allah'ın hem kendisinin, hem de kendisinden sonra
çocuklarının Rabbi olduğunu ifade etmesi özel bir
anlam taşımaktadır... Hz. İbrahim, yüce
Allah'ı ilahlık sıfatı ile değil de
Rabblık sıfatı ile anıyor. Çünkü Allah'ın
ilahlığı, cahiliye toplumlarında -özellikle
Arap cahiliyesinde- pek fazla tartışma konusu edilmezdi.
Sürekli tartışma konusu olan Rabblik meselesidir. Dünya
hayatında kime itaat edileceği, kime boyun
eğileceği, yani kime kulluk edileceği meselesidir.
Bu mesele insan hayatında büyük etkisi olan pratik ve reel
bir meseledir. Bu aynı zamanda realite dünyasında
İslâm ile cahiliye, tevhid ile şirk arasında bir
yol ayrımıdır. Buna göre insanlar ya Allah'a boyun
eğecekler, o zaman Rabbleri Allah olacaktır, ya da
başkasına boyun eğecekler, o zaman da Rabbleri
başkası olacaktır. Tevhid ile şirk, İslâm
ile cahiliye arasında pratik hayattaki yolların
ayrılış noktası burasıdır.
İşte Kur'an Arap müşriklerine ataları
İbrahim'in Rabblık meselesi
ağırlıklı duasını sunarken, bu
duanın anlamı ile açıkça çeliştiklerine,
ona muhalefet ettiklerine dikkatlerini çekiyordu.