Ayetler Hz. İbrahim'i, Kureyş'in yaşamakta
olduğu şehirde, kendisinin kurduğu Allah'ın
evinin yanında canlandırmaktadır. Hz. İbrahim
-selâm üzerine olsun- Allah'a kulluk edilen bir yer olması
için kurulan eve sırtını dayamış
Allah'ı düşünmektedir. Ayetler, inatçıları
itirafa, nankör kâfirleri şükretmeye, Allah'ın
nimetlerini görmezlikten gelenleri, nimetleri anmaya, ona uyup
yollarını bulurlar diye onun çocuklarından yoldan
sapmışları babalarının hayat çizgisine
uymaya zorlamak için Hz. İbrahim'i; yakarış
havası egemen olan insana ürperti veren, Allah'ı anma
ve şükür sesleri yükselen bir sahnede canlandırmaktadır.
... Ve İbrahim duasına başlıyor:
"Ey Rabbim, bu beldeyi güvenli kıl."
Güvenlik nimeti, insan için vazgeçilmez bir nimettir.
İnsanın duyguları üzerinde büyük etkisi vardır
bu nimetin. İnsanın kendisine düşkünlüğü
ile ilgilidir güvenlik... Ayetlerin akışı bu
nimeti şu anda bu beldede ikamet edenleri uyarmak için dile
getirmektedir. Çünkü onlar bu nimetten yararlandıkları
halde şükretmiyorlar. Oysa yüce Allah ataları
ibrahim'in duasını kabul etmiş ve bu şehri güvenli
kılmıştı. Ama onlar İbrahim'in yolundan
başkasına uydular, nimeti inkâr ettiler, Allah'a eşler
koştular, Allah'ın yoluna engel oldular. Bu şehrin
güvenli kılınmasına ilişkin duanın
ardından ataları İbrahim şu duayı
etmektedir:
Hz. İbrahim'in ikinci isteğinde, Rabbine kesin
teslimiyeti, gönlünün en özel duygularında ona
sığınışı göze çarpmaktadır.
Hz. İbrahim, hem kendisini hem de çocuklarını
putlara kulluk yapmaktan uzak tutması için Allah'a
yalvarmaktadır. Ondan yardım istemekte, kendisine
doğru yolu göstermesini istemektedir. Ayrıca bunun da yüce
Allah'ın nimetlerinden biri olduğunu
vurgulamaktadır. Hiç kuşkusuz kalbin, şirk ve
cahilliğin karanlıklarından iman ve tevhidin
aydınlığına çıkması bir nimettir.
Bataklıktan, şaşkınlıktan,
sapıklık ve başıboşluktan bilgiye, güvenliğe,
istikrar ve huzura kavuşması bir nimettir...
İnsanın onurunu kaybetmek suretiyle değişik
rabblere boyun eğmekten, onurlu ve saygın bir
şekilde kulların Rabbine boyun eğme derecesine yükselmesi
bir nimettir... Hiç kuşkusuz bu, Hz. İbrahim'in
Rabbinden koruyup kalıcı kılmasını,
kendisini ve çocuklarını putlara ibadet etmekten uzak
tutmasını istediği bir nimettir.
Hz. İbrahim, gerek kendi döneminde, gerekse kendisinden
önceki nesiller arasında birçok insanın bu putlar yüzünden
saptığını gördüğü bunlara kanıp
yoldan çıkanların, fitneye kapılanların çoğunlukta
olduğunu bildiği için bu duayı ediyor...
"Ey Rabbim, o putlar çoğu insanı yoldan çıkardı."
Sonra duaya devam ediyor... Benim yolumu izleyen, ondan
ayrılmayan bendendir. Bana bağlanmış en büyük
bağ etrafında, inanç bağı etrafında
benimle birleşmiştir.
Burada son derece şefkatli, merhametli, yufka yürekli ve
yumuşak olan Hz. İbrahim'in karakteri kendini gösteriyor.
Soyundan gelip de kendisine karşı çıkan ve
yolundan ayrılanların yokolmasını, hemen azaba
uğratılmalarını istemiyor. Hatta azabın sözünü
bile etmiyor. Onların durumunu yüce Allah'ın
bağışlamasına, merhametine bırakıyor.
Böylece sahnenin havasına bağışlama ve
merhamet gölgeleri egemen oluyor. Bu gölgelerin etkisi ile isyan
gölgesi ortadan kayboluyor. Son derece merhametli ve yumuşak
olan Hz. İbrahim bu durumun sahneye
yansımasını istemiyor.
Hz. İbrahim bazı çocuklarını Allah'ın
saygın evinin yanında bulunan bu verimsiz vadiye
yerleştirdiğini belirterek duasına devam ediyor.
Onları bu verimsiz ve çorak vadiye hangi görevi yerine
getirmeleri için yerleştirdiğini de belirtiyor:
"Ey Rabbimiz, ben ailemin bir bölümünü senin
dokunulmaz evinin Kâbe'nin yanıbaşında ki bitkisiz,
kıraç bir vadiye yerleştirdim."
Niçin?
"Ey Rabbimiz namazı kılsınlar diye."
İşte bunun için çocuklarını oraya
yerleştirmiştir İbrahim. Onlar da bu görevi yerine
getirmek için katlanıyorlar bu kıraç vadiye, bu
yoksulluğa.
"Buna göre insanlardan bir bölümünün gönüllerinde
onlara karşı özlem uyandır."
İfadede bir incelik, bu titreşim, sezilmektedir. Bu
eve yönelen ve ailesini bu bitkisiz vadiye yerleştiren bir
kalbin titreyişini, çırpınışını
tasvir etmektedir. Öylesine yumuşak, öylesine içli bir
ifadedir ki, bu kalplerin inceliği,
duygusallığı ile çorak vadiyi yumuşatmakta,
verimlileştirmektedir adeta.
"Ve onlara rızık olarak çeşitli meyvalar
bağışla."
Her taraftan onlara doğru uçuşan gönüller aracılığı
ile... Niçin? Yemeleri, içmeleri, eğlenmeleri için mi?
Evet! .. Ama bundan dolayı her zaman Allah'a şükreden
İbrahim'in isteği yerine gelsin diye.
"Umulur ki sana şükrederler."
Böylece ayet, Allah'ın dokunulmaz evinin, Kâbe'nin
çevresinde yerleştiril: melerinin hedefini
vurgulamış oluyor. Kurallarına uygun olarak,
eksiksiz bir şekilde Allah için namaz kılmak. Aynı
şekilde gönüllerin Allah'ın evinin çevresinde yaşayanlara
doğru kaymaları ve onları yeryüzünde biten çeşitli
meyvelerle rızıklandırmaları amacı ile
edilen duanın hedefi de açıklanmış oluyor;
kullarına çeşitli rızıklar
bağışlayan, onlara sayısız nimetler veren
Allah'a şükretmek...
Bu duanın ışığında Allah'ın
evinin komşuları durumunda olan Kureyşliler'in
konumlarının farklılığı olanca
netliği ile ortaya çıkıyor. Çünkü Allah için
namaz kılınmıyor, Hz. İbrahim'in
duasının kabul olunmasına ve her yönden insanların
kalpleri ve çeşitli meyvalar onlara doğru akmasına
rağmen Allah'a şükredilmiyor.
Hz. İbrahim, namaz kılsınlar ve Allah'a şükretsinler
diye O'nun dokunulmaz evinin çevresinde ikamet eden soyu için,
O'na dua etmeye devam ediyor. Yüce Allah'ın onların
kalbinde yereden niyetleri, şükür ve duaları
bildiğini vurgulayarak duayı sürdürüyor. Hiç kuşkusuz
amaç (Kureyşli müşriklerin yaptığı)
toplu gösteri yapmak, bağırıp çağırmak,
el çırpmak ve ıslık çalmak değildir. Gizli açık
her şeyi bilen, yerde ve gökte kendisinden hiçbir şey
saklı bulunmayan yüce Allah'a kalbin yönelmesidir
kastedilen.
"Ey Rabbimiz, sen bizim gizlediğimiz ve açığa
vurduğumuz her şeyi bilirsin. Çünkü yerdeki ve
gökteki hiçbir şey Allah'dan gizlenemez."
Hz. İbrahim yüce Allah'ın daha önce verdiği
nimetleri anıyor; kendisine verilen nimeti anan ve buna
karşılık şükreden her salih kul gibi hamd ve
şükür sözcükleri dökülüyor dilinden:
"Hayli ilerlemiş yaşıma rağmen
İsmail ile İshak'ı bana evlât olârak bağışlayan
Allah'a hamdolsun. Hiç şüphesiz benim Rabbim duaları
işitip kabul edendir.
Yaşlılık döneminde insana evlât bahşedilmiş
olması büyük etki bırakır insanda. Çünkü
evlât sürekliliktir. İnsanın sonunun
yaklaştığını hissettiği ve
fıtri bir ihtiyaç olarak soyunun devam etmesini istediği
bir sırada evlât bağışı ne büyük
nimettir. İbrahim de Allah'a hamdediyor, O'nun rahmetini
umuyor!
"Hiç şüphesiz benim Rabbim duaları işitip
kabul edendir."
Allah'a şükrettikten sonra kendisini sürekli şükreden
bir kul kılmàsı için Allah'a dua ediyor. İbadet
etmek suretiyle şükreden bir kul kılmasını
istiyor. Bununla ibadet etmedeki
kararlılığını, hiçbir engelin onun
ibadetine engel olamayacağını, hiçbir şeyin
onu ibadet etmekten alıkoyamayacağını
duyurmuş oluyor. Bu arada verdiği kararı yerine
getirmesi için Allah'dan yardım istiyor, duasının
kabul olmasını diliyor: