İman ve küfür olayından söz edilirken,
peygamberler ve cahiliye sorunu ele alınırken, gökler
ve yer sahnesine doğru yapılan bu geçiş,
Kur'an'ın ifade yöntemine göre son derece yerinde ve tabii
bir geçiştir. Bu, aynı zamanda Kur'an yönteminin ilahi
olduğunu gösteren insan fıtratında depreşen
duygular açısından da tabii bir geçiştir.
İnsan denen varlığın fıtratı ile
şu evren arasında anlaşılabilir gizli bir dil
vardır. İnsan fıtratı, şu evrene yönelir
yönelmez içerdiği işaretleri ve kanıtları
algılar algılamaz evrenin ötesinde gizli bulunan sır
ile doğrudan bir bağlantı kurar.
Şu evreni, gördükleri halde fıtratları,
evrenin içerdiği işaretleri ve mesajları
algılayamayanlar fıtratları devre
dışı kalmış kimselerdir.
Fıtratlarında bir bozukluk vardır, bu yüzden fıtri
alıcı cihazları fonksiyonlarını yerine
getiremez olmuşlardır. Tıpkı bir hastalık
sonucu fonksiyonlarını yerine getiremeyen duyu
organları gibi. Gözün kör olması, kulağın
sağır olması, dilin tutulması gibi. Bunlar
devre dışı kalmış organlardır,
artık hiçbir şey algılayamazlar. Önderlik ve yol
göstericilik için ise hayda hayda işe yaramazlar. Tamamen
yalan ve iftira olarak "bilimsel ideolojiler" diye
isimlendirdikleri materyalist akımların
taraftarları da bunlardandır. Çünkü bilimle fıtri
alıcı cihazların devre dışı
kalması, insanın bütün evrenle bağlantısını
sağlayan cihazların bozulması bağdaşmaz.
Bunlar, Kur'an'ın `kör' diye isimlendirdiği kimselerdir.
O halde insan hayatı bu körlerden birinin ortaya attığı
bir ideolojiye, bir görüşe ya da toplumsal düzene
dayanamaz.
Göklerle yerin hak ilkesine dayalı olarak
yaratılması yüce Allah'ın gücüne işaret
ettiği gibi, sağlamlığa,
kalıcılığa da işaret etmektedir. Çünkü
hak sağlamdır, kalıcıdır, hatta sözlü
vurgusunda bile... Bu da uzaklara savrulan, uçuşup giden küllerin
ve koyu sapıklığın karşısında
yeralmaktadır.
Hak ve batıl arasındaki savaşın sonunda
inatçı zorbaların uğradığı
akıbetin gölgesinde bir tehdit yeralıyor.
"O eğer dilerse sizi yokedip yerinize yeni bir
canlı türü geçirebilir.
Gökleri ve yeri yaratabilen, insan türünün yerine birbaşka
canlı türünü yeryüzüne yerleştirebilir. Bu türe
mensup kavimlerden birinin yerine bir diğer kavmi yeryüzünün
halifeliğine, yönetimine geçirebilir. Bir kavmi yoketmenin
bıraktığı etki ile yokluğa doğru uçuşup
giden külün bıraktığı etki arasında
uzaktan bir uygunluk vardır.
"Bu Allah için zor bir iş değildir."
Göklerle yerin yaratılması buna şahittir. Daha
önce yalanlayanların yokedildiği yerler de
şahittir. Uçuşup giden, savrulan küller de bu gerçeğe
uzaktan şahitlik etmektedir.
Dikkat edin, bu, Kur'an'daki sahnelerin, tabloların ve gölgelerin
oluşturduğu veciz uyumun şaheser bir örneğidir.
KIYAMETTEKİ KARŞIT SAHNELER
Ardından bir diğer ufka yükseliyoruz. Tasvir, ifade
tarzı, anlam ve söz uyumunun göz kamaştırıcı,
olağanüstü ufuklarından biridir bu. Biraz önce inatçı
zorbalarla beraberdik. Bütün inatçı zorbalar hüsrana uğramıştı.
İnatçı zorba daha dünyadayken sahnenin arka planında
cehennemdeki durumunu gözleri ile görmüştü. Şimdi
ise onları cehennemde buluyoruz. Ayetlerin
akışı büyük hikâyenin -insanlık ve
peygamberler hikâyesinin- geçtiği alanlarla birlikte
yolalıyor ve zorbaları bir diğer sahnede
canlandırıyor. Bu sahne, en çok hareket, heyecan
doludur. Zayıf halk kitleleri ile büyüklük taslayanlar (müstekbirler)
bir de şeytanla bunlar arasındaki
karşılıklı konuşmalarla dolu olması
bakımından kıyamet sahneleri arasında en ilginç
olanıdır.