Konumundan ve yolundan emin olan, dostuna ve
yardımcısına güvenen kendisine doğru yolu gösteren
yüce Allah'ın hiç kuşkusuz yardım ve
desteğini de göndereceğini bilen bir mü'minin
sözüdür bu. Kul doğru yolda olmayı garantiledikten
sora dünya hayatında zaferin gerçekleşmemesinin ne
önemi var?
Adımlarını yönlendirenin, yolunu gösterenin
yüce Allah olduğunun bilincinde olan bir kalp, Allah'a
bağlanmış bir kalptir. Allah'ın
varlığı, otoriter ve egemen ilahlığı
hakkında bilinç planında bir yanılgıya düşmez
bu kalp. Böyle bir bilinçle Allah'ın yolunu takip etmekle
tereddüt geçirme birarada olmaz. Yoldaki engeller ne kadar zor
ve aşılmaz olursa olsun, bu yolda pusu kuran
tağutlar (zorbalar) ne kadar güçlü olursa olsun durum değişmeyecektir.
Peygamberlerin -salât ve selâm üzerlerine olsun- verdikleri
cevap ile yüce Allah'ın kendilerini doğru yola
ilettiğinin bilincinde oluşları, tağutlardan (zorbalardan)
gelen ağır tehditler karşısında O'na
dayanmaları, sonra bu tehditlere rağmen
yollarını takip etmekte ısrarlı
oluşları arasındaki bağlantı da bu yüzdendir.
Bu gerçeği -mü'minin kalbinde yer eden Allah'ın yol
göstericiliğinin bilincinde olmak ile ona dayanmanın
zorunluluğu arasındaki bağlantı gerçeğini-
cahiliyenin zorbalarına karşı fiili bir harekette
bulunan, derinliklerinde yüce Allah'ın elini hisseden bir
kalpten başkası algılayamaz. Bütün aydınlık
kapıları üstüne açılmıştır bu
kalbin. Parlayan ufukları seyre
dalınıştır, iman ve bilgi meltemlerini teneffüs
ediyor, kendini bildik, tanıdık ve yakın bir
çevrede hissediyordur... Böyle bir durumda yeryüzünü
parsellemiş tağutların savurdukları sözlere
aldırış bile etmez. Herhangi bir saptırma
girişimine eğilim göstermesi ya da tehdide boyun eğmesi
imkânsız bir olaydır. O, yeryüzünün tağutlarına,
büyüklük taslama ve şımarma aracı olarak sahip
oldukları güç ve kudrete küçümser bir gözle yaklaşmaktadır.
Bu şekilde Allah'a bağlanmış bir kalbi ne
korkutabilir ki? Şu zavallı kullar onu nasıl
korkutabilirler?
"Allah bizi doğru yola ilettiğine göre niye
O'na dayanmayalım ki?" "Bize edeceğiniz
eziyetlere kesinlikle katlanacağız."
Kesinlikle sabredeceğiz, görevimizi bırakmayacağız,
zaaf göstermeyeceğiz, sarsılmayacağız,
davamızın gerçekliğinden kuşku
duymayacağız, elimizden geleni yapmaktan geri
durmayacağız, yolumuzdan sapmayacağız.
"Dayanak arayanlar sırf Allah'a
dayanmalıdırlar."
İşte burada azgınlık, tağutluk gerçek
yüzünü gösteriyor. Mücadele etmiyor, tartışmıyor,
düşünüp akletme gereğini duymuyor. Çünkü imanın
zaferi karşısında aldığı yenilginin
farkındadır. Bu yüzden zorbaların sahip
oldukları tek silah olan kaba kuvvete başvuruyor
cahiliye: