10- Peygamberleri, onlara "Göklerin ve yerin yoktan
varedicisi olan Allah hakkında şüphe olur mu hiç? O
bazı günahlarınızı bağışlamak
için sizi doğru yola çağırıyor, bu konuda
size belirli bir sürenin sonuna kadar mühlet tanıyor"
dediler.
Gökler ve yer, bozulmamış fıtratla kendilerini
yoktan varedenin, yeniden inşa edenin yüce Allah olduğunu
söyledikleri halde Allah hakkında şüphe olur mu hiç?
Peygamberleri böyle söylemişlerdi çünkü. Göklerle yer
insanı ürperten, görkemli ve apaçık iki
kanıttırlar. Bunlara yalnızca işaret etmek
bile çarçabuk doğruyu kabul etmeye yöneltir. Burada bu iki
kanıta işaret etmenin ötesinde bir şey
yapılmıyor. Sonra peygamberler, yüce Allah'ın
insanları imana çağırmakla, düşünmeleri ve
azaptan sakınmaları için onlara belli bir süre tanımakla
bahşettiği nimetleri sayıyorlar:
"Göklerin ve yerin yoktan varedicisi olan Allah hakkında
şüphe olur mu hiç? O bazı günahlarınızı
bağışlamak için sizi doğru yola çağırıyor"
dediler."
Aslında yüce Allah onları imana çağırmaktadır.
Bağışlanma bunun sonu cunda gerçekleşir. Âma
ayetin akışında çağrı doğrudan
doğruya bağışlanmaya yapılan çağrı
olarak ifade ediliyor. Allah'ın nimetini ve insanlara yönelik
iyiliğini iyice vurgulamak için. Bu durumda bağışlanmaya
çağrılan bir kavmin tepkisinin bu olması hayret
verici bir davranış olarak belirginleşiyor:
"O bazı günahlarınızı
bağışlamak için sizi doğru yola çağırıyor."
"Bu konuda size belli bir sürenin sonuna kadar mühlet tanıyor."
Yüce Allah sizi bağışlanmaya çağırmakla
beraber, daveti duyar duymaz inanmanızı veya yalanlar
yalanlamaz sizi cezalandırmayı dilemiyor. O size bir
diğer iyilikte de bulunuyor, size belli bir sürenin sonuna
kadar mühlet tanıyor. Bu mühlet ya dünyada dolar, ya da
hesaplaşma gününe kadar uzar. Bu süre içinde kendi
kendinizle başbaşa kalın. Allah'ın ayetlerini
ve peygamberlerinizin açıklamalarını düşünme
imkânını bulursunuz. Mühlet tanıma nimetler
sınıfına dahil edilmesi gereken rahmet ve hoşgörüdür.
Kullarına merhamet eden, onlara sayısız iyiliklerde
bulunan yüce Allah'ın çağrısına verilecek
cevap bu mudur?
Burada topluluk koyu cahiliye bataklığında yüzdüğünden
dolayı şu cahiliye itirazda bulunuyor:
"Fakat onlar peygamberlerine dediler ki; "Siz de
tıpkı bizim gibi birer insansınız, başka
hiçbir özelliğiniz yok, bizi atalarımızın
öteden beri taptıkları ilahlara tapmaktan vazgeçirmek
istiyo
rsunuz."
İnsanlar, yüce Allah'ın kendilerinden birini
mesajının taşıyıcısı olarak seçmesi
ile iftihar edeceklerine, bilgisizliklerinden dolayı bu seçimi
tuhaf buluyorlar. Seçilmiş peygamberler hakkında bu
özelliklerini, kuşkuları için dayanak yapıyorlar.
Peygamberlerinin davetini öteden beri atalarının
taptıkları sahte tanrılardan kendilerini vazgeçirme
isteğine bağlıyorlar. Ama peygamberlerinin neden
kendilerini bu tanrılara kulluk yapmaktan vazgeçirmeye çalıştıklarını
düşünmüyorlar. Putperestliğin neden olduğu akli
donukluğun doğası gereği atalarının
taptıkları sahte tanrılar hakkında düşünmüyorlar.
Bunların ne gibi bir değerleri vardır? Nedir gerçek
mahiyetleri? Eleştiri ve düşünce süzgecinden
geçirildiklerinde düzeyleri nedir bunların? Yine putçuluğun
neden olduğu akli donukluğun doğası
gereği yeni daveti de düşünmüyorlar. Tersine kabul
etmek için mucize istiyorlar.
"Öyleyse bize apaçık bir delil getiriniz' dediler."
Peygamberler cevap veriyor... Birer insan olduklarını
inkâr etmiyorlar, aksine bu özelliklerini vurguluyorlar.,Ama
dikkatleri yüce Allah'ın peygamberlerini insanlardan seçmekle
ne büyük iyilikte bulunduğuna, onları bu büyük
emaneti yüklenebilecekleri yeteneklerle donatması suretiyle
insanlara bahşettiği büyük lütfa çekiyorlar.