Bu hatırlatmalar Hz. Musa'nın sözleridir, ne var ki
ayetin akışı bu andan itibaren Musa'yı
sahneden çekiyor. Peygamberler ve taşıdıkları
mesajların hikâyesini tüm zamanları kapsayacak
şekilde sunmak için buna başvuruluyor. Cahiliye
karşısında peygamberler,
taşıdıkları mesajlar ve bunların gerçek
mahiyetlerinin, zaman ve mekân farklılığına
rağmen, bu mesajları yalanlayan cahiliye
toplumlarının uğradığı akıbetin
hikâyesidir bu. Sanki Hz. Musa, hikâye anlatan birisi gibi.
Önce hikâyede geçen önemli olaylara şöyle bir işaret
ediyor, sonra da kahramanların kendi başlarına
konuşmaları, hareket etmeleri için bir kenara
çekiliyor. Kur'an'da hikâyeleri sunmak için başvurulan bir
yöntemdir bu. Böylece anlatılan hikâye, şu anda geçen
bir olaya dönüşür. Nitekim az önce buna işaret
etmiştik. Burada iman kafilesindeki seçkin peygamberleri
cahiliye hayatı yaşayan tüm insanlığa
karşı koyarken seyrediyoruz. Burada nesiller ve kavimler
arasındaki tüm mesafeler ortadan kaldırılmıştır.
Büyük gerçek, zaman ve mekân kavramlarından
soyutlanmış olarak, zaman ve mekân engellerinin
ötesinde, gerçekte olduğu şekliyle ön plana çıkmaktadır:
"Daha önce yaşamış Nuh, Ad, Semud
kavimlerine, ayrıca bunlardan sonra gelen ve haklarında
Allah'dan başka hiç kimsenin bir şey bilmediği
toplumlara ilişkin bilgi size ulaşmadı mı?"
O halde bunların sayısı oldukça fazladır.
Ve Kur'an'da anlatılanların dışında Semud
kavmi ile Hz. Musa'nın kavmi arasında bu durumda olan
çok kavim vardır. Ayetlerin akışı burada
onların durumlarını ayrıntılı olarak
anlatmayı amaçlamıyor. Çünkü her peygamberin yaptığı
çağrı ile aldığı karşılık
arasında tıpatıp benzerlik olduğu vurgulanmak
istenmektedir.
"Peygamberleri bu toplumlara açık belgeler ile
geldiler."
Sağduyu sahibi kimselerin kolaylıkla
kavrayacağı şekilde son derece açık
belgelerle geldiler.
Elini ağzının önünde hareketlendirmek
suretiyle sesini uzağa duyurmak için yankılanmasını
isteyen birinin yaptığı gibi ellerini
ağızlarına tuttular. Eli ağzın önünde
ileri geri götürüp getirme hareketi sesin dalgalanıp gürleşmesini
sağlar. Surenin akışı
yalanlamalarını ve kuşkularını açığa
vurma biçimlerini, bu açığa vurmada
aşırı gitmelerini, edep ve zevkten yoksun bu
çirkin hareketi sergilemelerini iyice vurgulamak için çiziyor
bu tabloyu. Küfürlerini açığa vurmada ne denli
aşırı gittikleri gözler önüne seriliyor böylece.
Peygamberleri onları Allah'ın tek ve ortaksız
ilahlığına; insanlar üzerindeki, kullardan ortak
kabul etmeyen Rabblığına inanmaya çağırdıklarına
göre... Fıtratça kavranan, evrenin dışına ve
derinliklerine serpiştirilen ilahi ayetlerce kanıt
oluşturulan ve her yönüyle dile gelen bu gerçekten kuşku
duymak, çirkin ve hoş karşılanmayan bir tavır
olarak beliriyor. Nitekim peygamberler de bu kuşkuyu
yadırgamışlardı. Oysa göklerle yer yüce
Allah'ın tek ve ortaksız ilahlığına
tanıklık etmektedirler: