Hud suresinin bu san bölümü, surenin önceki bölümlerine,
surenin giriş kısmına ve surede yeralan hikâyelere
dayalı olarak gelişen çeşitli yorumları ve
değerlendirmeleri kapsamaktadır. Bu yorumlar ve
değerlendirmeler ile surenin geçen bölümleri arasında
sıkı bir bağ vardır. Bu bölümleri
bütünleyerek surenin hedeflerini gerçekleştirmektedirler.
Şu anda ele almak üzere olduğumuz bu derste yeralan
ilk değerlendirme, surede geçen hikâyelerle doğrudan
ilgilidir:
"Ya Muhammed, sana anlattığımız bu
olaylar, bazı şehirlerin hikâyeleridir. Bu
şehirlerin kimisï halâ duruyor, kimisi de biçilmiş
ekin tarlasına dönüşmüştür."
"O şehirlerin halklarına biz zulmetmedik,
tersine onlar kendilerine zalimlik ettiler. Allah'ın azaba
ilişkin emri geldiğinde Allah dışında
imdada çağırdıkları düzmece ilahları,
hiçbir dertlerine deva olmadılar,
yıkımlarını arttırmaktan başka hiçbir
işlerine yaramadılar."
"İşte Rabbin, zalim halkların
şehirlerinin yakasından tutunca böyle tutar. Hiç kuşkusuz
O'nun yakaya yapışması pek sert ve
acıklıdır."
İkinci değerlendirme, geçmişte bazı
şehirlerin başına inen azabı, ahiret
azabından duyulacak şiddetli korkuya bir işaret
olarak sunuyor. Ve olay son derece hareketli bir kıyamet
sahnesinde canlandırılıyor:
"Ahiret azabından korkanlar için bu olaylardan çıkarılacak
dersler vardır. O gün tüm insanların toplantı günüdür,
herkes o günün canlı tanığı olacaktır."
"Biz o günü, sadece sayılı günlerin sonuna
kadar erteliyoruz."
"O gün geldiğinde Allah'ın izni olmadıkça
hiç kimse konuşamaz. O gün kimi insanlar mutlu, kimisi ise
bedbahttır."
"Bedbahtların varacakları yer cehennem
ateşidir. Onların orada ahlandıkları,
vahlandıkları, hırıltılı seslerle
inledikleri duyulur."
Gökler ile yer dùrdukça, Rabbinin dileği uyarınca
cehennemlikler orada sürekli kalacaklardır. Hiç kuşkusuz
Rabbin neyi isterse onu yapar."
"Mutluların varacakları yer ise cennettir. Gökler
ile yer durdukça Rabbinin dileği uyarınca, cennetlikler
kesintisiz bir bağış olarak orada sürekli
kalacaklardır."
Bu değerlendirmeyi, geçmişteki şehirlerin
akıbetinin ve kıyamet sahnesinin uzantısı bir
başka değerlendirme izliyor. Bu değerlendirmenin
amacı da Hz. Muhammed'in -salât ve selâm üzerine olsun-
karşı koyduğu müşriklerin kendilerinden önce
yaşamış müşriklerden farklı
olmadığını vurgulamaktır. Şayet
bunlar da geçmişteki müşrikler gibi kökten yokedilme
azabı ile cezalandırılmıyorlarsa, bu Rabbinin
belli bir süreyi kapsamak üzere verdiği bir sözden dolayıdır.
Nitekim kendilerine kitap geldikten sonra aralarında görüş
ve inanç ayrılığına düşmelerine
rağmen Musa'nın kavmine ilişkin azap da
ertelenmiştir. Ne var ki, bunlar da, onlar da kesinlikle
yaptıklarının
karşılığını göreceklerdir. O halde,
ey peygamber, seninle birlikte Allah'a yönelen mü'minlerle
birlikte kendi yolunu izle. Sakın zalimlere ve müşriklere
dayanıp, güvenme. Namazı kıl ve sabret. Çünkü
Rabbin iyi kimseleri mükâfatsız bırakmaz.
"Ey Muhammed, şu müşriklerin
taptıkları ilahların düzmece oldukları
konusunda sakın kuşkun olmasın. Onlar vaktiyle
atalarının yaptıkları gibi asılsız
ilahlara tapıyorlar. Onlara hakettikleri
karşılığı eksiksiz olarak vereceğiz."
"Musa'ya da kitap verdik, fakat bu kitap (Tevrat)
hakkında insanlar görüş ayrılığına
düştüler. Eğer Rabbinin daha önce verilmiş kesin
hükmü olmasaydı, o anlaşmazlığa düşenler
hakkında çoktan hüküm verilirdi. Müşrikler Kur'an
konusunda koyu bir kuşku içindedirler."
"Kuşku yok ki, Rabbin onların tümüne davranışlarının
karşılığını tam olarak verecektir.
Hiç şüphesiz O, onların neler yaptıklarından
haberdardır."
"Ey Muhammed, sana emredildiği gibi dosdoğru ol;
yanındaki eski sapıklıklarından tevbe edenler
de öyle olsunlar. Sakın ölçüleri aşmayınız.
Hiç kuşkusuz Allah bütün yaptıklarınızı
görür."
"Sakın zalimlere eğilim, yakınlık göstermeyiniz.
Yoksa cehennemin ateşi yakalar sizi; Allah'dan başka bir
dostunuz, bir dayanağınız yoktur. O zaman O'nun
yardımını göremezsiniz."
"Gündüzün iki ucunda ve gecenin ilk saatlerinde namaz kıl;
iyi ameller kötülükleri giderirler. Bu hatırlatmalar öğüt
alacak yetenekte olanlar için birer öğüttür."
"Müşriklerin sana çektirdikleri sıkıntılara
karşı sabret; çünkü Allah iyi davranışları
ödülsüz bırakmaz."
Ardından, yeryüzünde bozgunculuk yapmaktan kaçınan
çok az kimsenin bulunduğu, çoğunluğunsa
bozgunculuğa dalıp, yok edilmeyi hakettiği geçmiş
çağlara dönülüyor:
En sonunda ayetlerin akışı, bu surede yeralan
hikâyelerin amaçlarından birini de açıklıyor.
Peygamberin gönlünü ferahlatma, azmini pekiştirmek... Hz.
Peygambere, müşriklere son sözünü söylemesi, onlara
Allah'a özgü gaybın kapsamındaki akıbetlerine
havale etmesi, Allah'a ibadet edip O'na dayanması,
yaptıklarına karşılık insanları
sorgulama işini Allah'a bırakması emrediliyor.
"Sana anlattığımız, önceki
peygamberlerin hayatlarına ilişkin her olay, gönlünü
ferahlatmayı ve azmini pekiştirmeyi amaçlıyor. Bu
hikâyeler sana gerçeği ilettikleri gibi, mü'minler için
de öğüt ve hatırlatma niteliğindedirler?"
"İnanmayanlara de ki, "Siz bildiğiniz gibi
hareket ediniz, biz de bildiğimiz gibi hareket edelim."
"Bekleyiniz bakalım, biz de bekliyoruz."
"Göklere ve yere ilişkin bilinmezliklerin
(gaybın) bilgisi Allah'ın tekelindedir. Her işin
kesin çözüm mercii O'dur. Öyleyse sırf O'na kulluk sun,
yalnız O'na dayan; Rabbin onların neler
yaptıklarından habersiz değildir."