O |
Hüd
|
O |
|
88- Şuayb dedi ki; "Soydaşlarım,
baksanıza, ya ben Rabbimden gelen açık bir belgeye
dayanıyorsam ve O bana kendi rahmetinin sonucu olarak temiz
bir geçim kaynağı vermiş ise?
Yasakladığım hareketleri kendim yaparak size ters düşmek
istemiyorum. Tek isteğim, gücümün yettiği oranda
bozuklukları düzeltmektir. Başarım Allah'ın
yardımına bağlıdır. Yalnız O'na
dayanıyor ve sadece O'na yöneliyorum."
Evet; "Ey
soydaşlarım..."
Sevgi dolu, yaklaşma amaçlı ve
karşısındakiler ile arasındaki soy
bağını hatırlatan bir girişle sözlerine
başlıyor. Devam ediyoruz:
"Baksanıza, ya ben Rabbimden gelen açık bir
belgeye dayanıyorsam..."
Allah gerçeği"ni içimde buluyor, size duyurduğum
gerçekleri O'nun bana vahyettiğini, bu gerçekleri size
iletmemi emredenin O olduğunu kesin olarak
biliyorum.
Kalbimi dolduran bu açık bilince dayanarak kuşkusuzca
ve kendime güvenerek ortaya çıkıyorum. Devam edelim:
"O bana kendi rahmetinin sonucu olarak temiz bir geçim
kaynağı vermiş ise..."
Elimdeki servet O'nun bağışıdır. Bu
serveti bende
sizler gibi işleterek kazanç sağlıyorum. Devam
ediyoruz:
"Yasakladığım hareketleri kendim yaparak
size ters düşmek istemiyorum."
Yapmakta olduğunuz bazı kötülükleri "yapmayın"
dedikten sonra, arkanızdan onları kendim yapmak
suretiyle kişisel kazanç sağlamak gibi sinsi bïr amacım
yok. Devam edelim:
"Tek istediğim, gücümün yettiği oranda
bozuklukları düzeltmektir."
Amacım tüm toplumsal hayatı kapsayacak geniş
bir ıslâhat ve yaygın bir iyileştirmeyi gerçekleştirmektir.
Bunun yararı herkese ve toplumun her kesimine
yansıyacaktır. Bazıları sanabilir ki,
eğer bu inanç sistemi benimsenirse, eğer bu
inancın getirdiği ahlâk kurallarına uyulursa,
bazı kişisel kazançlar elden gider, bazı
fırsatlar kaçırılır. Oysa elden gidecek olan
sadece kirli kazançlar, kaçacak olan sadece çirkin fırsatlardır.
Bunların yerini temiz kazançları ile helâl rızıklar
alacaktır. Ayrıca toplum dayanışmalı,
kaynaşmış; kinlerden, haksızlıklardan ve
düşmanlıklardan arınmış bir toplum
olacaktır. Devam ediyoruz:
"Başarım, Allah'ın yardımına
bağlıdır."
O'nun gücü, toplumu düzeltmeyi amaçlayan bu çabalarımı
başarıya ulaştırmaya yeter. Çünkü,
niyetimin ne olduğunu biliyor ve emeklerimin
karşılığını verecektir. Okumaya
devam ediyoruz:
"Yalnız O'na dayanıyoru m."
Dayanağım sadece O'dur. O'ndan başka bir güvendiğim
yok. Ve;
"Sadece O'na yöneliyorum."
Önüme çıkan terslikler, üzücü gelişmeler
karşısında yalnız O'nun dergâhına
sığınıyorum. Niyetimi, çalışmamı,
çabalarımı sadece O'na yöneltiyorum. Hz. Şuayb,
bundan sonra sözü değiştirerek
hatırlatmalarını başka bir alanda
yoğunlaştırıyor. Soydaşlarına uzun
uzun Hz. Nuh'un, Hz. Hud'un, Hz. Salih' in, Hz. Lût'un soydaşlarının
başlarına gelen felâketleri, bu felâketlerin
sonucundaki yokoluşlarını hatırlatıyor.
Çünkü bu acı olayların
hatırlatılışı, böylesine katı
kalplerde, mantığa dayalı yumuşak sözlerden
çok etkili olabilir. Yumuşak ve mantıklı sözlerden
yararlanabilmek, akılca olgun olmayı ve düşünebilmeyi
gerektirir.
89- "Soydaşlarım, içinizdeki bana ters düşme,
zıt çıkma tutkusu, Nuh'un, Hud'un ya da Salih'in
soydaşlarının başına gelen felâketler
gibi bir felâketin sizin de başınıza gelmesine
sakın yolaçmasın. Üstelik Lût kavmi size pek uzak değil.
"
Sırf bana ters düşesiniz diye, sırf bana
karşı inat olsun diye size duyurduğum gerçekleri
körü körüne yalanlamaya, bana karşı çıkmaya
kalkışmayız. Eğer böyle yaparsanız,
sizden önceki günahkâr toplumların başlarına
gelen felâketlerin sizin de başınıza gelmesinden
endişe ederim. Meselâ Hz. Lût'un soydaşlarını
düşününüz. Onların hem yurtları ve hem de
yaşadıkları dönem size yakındır.
Çünkü Medyen yöresi, Hicaz'ı Şam'a bağlayan yol
üzerindedir.
Hz. Şuayb, soydaşlarını azap ve yokolma
sahneleri ile karşı karşıya getirdikten sonra
arkasından önlerine tevbe ve af kapısını açıyor.
En sevgi dolu, en cana yakın sözler ile onlara umut aşılıyor,
kendilerini Allah'ın rahmetini haketmeye ve
yakınlığını kazanmaya özendiriyor.
90- "Soydaşlarım, Rabbinizden af dileyiniz,
sonra O'na yöneliniz. Hiç şüphesiz Rabbim kullarına
karşı merhametlidir, sevecendir. "
Görülüyor ki, Hz. Şuayb, her yolu deniyor,
soydaşlarını kimi zaman öğüt, kimi zaman hatırlatma,
kimi zaman korkutma ve kimi zaman umutlandırma
alanlarında gezintilere çıkarıyor. Belki
kalplerini yumuşatırım, belki yüreklerine korku
salarım, belki gerçeklere açılmalarını
sağlarım diye her çareye başvuruyor. '
Fakat soydaşlarının kalpleri iyice
bozulmuştur, hayata ilişkin değer
yargıları son derece çürümüş-kokuşmuştur.
Çalışma ve davranış motifleri konusunda
alabildiğine bencil düşüncelere sahiptirler. Az
yukardaki iyi niyetli öğütlere karşı
takındıkları alaycı ve inkârcı tutum,
pençesinde kıvrandıkları inanç ve ahlâk bunalımının
ulaştığı boyutları açıkça kanıtlamaktadır.
Nitekim şimdi de aynı katı yürekliliği
yansıtmaktadırlar.
|
|
O |
|
O |
|