O |
Hüd
|
O |
|
73- Konuklar, kadına "Allah'ın işine mi
şaşıyorsun? Ey hane halkı, Allah'ın
rahmeti ve bereketi üzerinizdedir. Hiç kuşkusuz O, övgüye
ve yüceltilmeye lâyıktır" dediler.
Yüce Allah'ın işine şaşılmaz.
Çünkü herhangi bir şeyin normalde belirli bir şekilde
olması, aynı çizgiyi izlemesi, o şeyin
değişmez bir kanun olduğu anlamına gelmez. Yüce
Allah, herhangi bir hikmete dayanarak o işin başka türlü
olmasını dileyince, iş
alışılmışın dışında
bir gerçekleşme gösterir. Sözünü ettiğim hikmet, bu
olayda, yüce Allah tarafından mü'minlere vadedilmiş
olan rahmetin ve bereketin Hz. İbrahim ailesine
yansımasıdır. Üstelik bu normal dışı
gelişme, yine de bizim sınırlarını
bilmediğimiz ilahi geleneğin çerçevesi içinde meydana
gelir. Bizler her hal-ü kârda kısıtlı bir süreyi
kapsayan gözlemlerimizle normal gelişmelere bakarak bu
normal dışı gerçekleşmeler hakkında hüküm
veremeyiz. Çünkü bizler evrende meydana gelen bütün olayları
gözlem ve inceleme süzgecinden geçiremeyiz.
Yüce Allah'ın dilediğini, bildikleri doğal
yasaların çerçevesi ile sınırlandıranlar,
bizzat yüce Allah'ın Kur'an'da belirttiği gibi Allah
gerçeğinden habersiz kimselerdir. Kuşkusuz
tartışmaları kesecek son söz yüce Allah'ın sözüdür.
İnsan aklına, O'nun sözü karşısında
başka bir şey demek düşmez. Hatta yüce Allah'ın
dileğini, bizzat yüce Allah'ın "bunlar benim
koyduğum yasalardır" diyerek belirlediği
kanunların çerçevesi ile sınırlayanlar da Allah
gerçeğini bilmiyorlar. Çünkü yüce Allah'ın
dileği, bizzat kendisinin belirlemiş olduğu
yasaların ötesinde özgürdür, sözkonusu ilahi yasalar bu
dilek için bağlayıcı olamazlar.
Evet. Yüce Allah, şu evreni önceden belirlediği
yasalar uyarınca yönetir. Fakat bu ayrı bir şeydir
ve yüce Allah'ın iradesinin, O'nun tarafından yürürlüğe
konan bu yasalarla sınırlı olduğunu ileri sürmek
ayrı bir şeydir. Çünkü herhangi bir doğal yasa
her uygulanışında yüce Allah'ın takdiri ile yürürlüğe
girer, işlerlik gösterir. Hiçbir doğal yasanın yürümesi
ve işlerlik göstermesi "otomatik" değildir.
Buna göre yüce Allah herhangi bir doğal kanunun o ana
kadarki sayısız uygulanışlarından
farklı bir şekilde yürümesini takdir ederse, bu farklı
uygulama gerçekleşir, sözkonusu kanun bu yeni ilahi
takdirin pratiğe yansımasını engelleyemez.
Çünkü bütün doğal yasaların kaynağı olan
"ana-ilke" yüce Allah'ın dileğinin özgür
olduğu, hiçbir sınırlamaya bağlı
olmadığı prensibidir. Her doğal yasa, her
pratiğe yansıyışında yüce Allah'ın
bu özgür takdirinin özel kararı ile gerçekleşir,
işlerlik kazanır.
Gelişmelerin bu noktasında Hz. İbrahim'in
-Allah'ın selâmı üzerine olsun Allah'ın elçileri
olan konuklarından yana hiçbir endişesi kalmaz. Fazla
olarak bu elçilerin getirdikleri müjdeli habere sevinir. Fakat
Hz. Lût ile günahkâr soydaşları bir türlü aklından
çıkmaz; gelen meleklerin onları helâk etmekle, toptan
yok etmekle görevli olmalârı konusu içine dert olur. -Bu
arada şunu hemen belirtelim ki, Hz. Lût, O'nun kardeşinin
oğludur, doğup büyüdüğü yurdundan, kendisi ile
birlikte göçetmek zorunda kalmıştır ve şimdi
de yakınına düşen bir bölgede oturmaktadır-
Çünkü Hz. İbrahim, merhametli ve sevecen bir karaktere,
sahiptir. Bu yumuşak karakteri, bir toplumun helâk olmasını,
toptan yokolmasını soğukkanlılıkla
karşılayamıyor, böyle bir olaya kolayca katlanamıyor.
74- İbrahim'in korkusu geçip de müjdeli haberi alınca,
Lût'un soydaşları hakkında elçilerimiz ile tartışmaya
girişti.
75- İbrahim, gerçekten hoşgörülü, yumuşak
kalpli ve kendini Allah'a adamış bir kimse idi.
"Hoşgörü (halimlik)" "öfkeye yolaçan
sebeplere katlanmak, sabretmek, bunları
soğukkanlılıkla karşılayarak feveran
etmemek" demektir. "Yumuşak kalplilik (evvah'lık)",
"Allah korkusu ile O'na içten yakarma edebini benimseme"
demektir. "Kendini Allah'a adamışlık" da
"Her durumda hızla Allah'a yönelmek" anlamını
taşır. İşte bu saydığımız
sıfatlar, Hz. İbrahim'i, Hz. Lût'un soydaşlarının
acı akıbeti konusunda melekler ile tartışmaya
sürüklemiştir. Gerçi bu tartışmanın
nasıl bir tartışma olduğunu bilmiyoruz.
Çünkü okuduğumuz ayetler, bu konuda
ayrıntılı bilgi vermiyorlar. Bildiğimiz bir
şey varsa, bu tartışma girişimine verilen
cevap; sözü noktalayıcı niteliktedir. Çünkü Hz.
İbrahim'e, Lût'un soydaşlarına ilişkin ilahi
hükmün kesinleştiği, bu konudaki
tartışmanın yersiz olduğu kesin bir dille
bildirilmektedir. Okuyoruz:
76- Konuk melekler ona dediler ki; "Ey İbrahim, bu
işten vazgeç; çünkü Rabbinin emri gelmiştir.
Onların başlarına geri çevrilmesi mümkün olmayan
bir azap gelecektir. "
LÛT PEYGAMBER VE KAVMİ
Bu kesin ifadenin arkasından ayetler susuyor. Hiç kuşkusuz
Hz. İbrahim de susuyor. Hz. "İbrahim ile eşi"
sahnesinin perdesi iniyor, arkasından Hz. Lût ile ilgili
kalabalık, hareketli, reaksiyonlu sahnenin perdesi açılıyor.
Hz. Lût'un soydaşları, Sodom ve Amurî'ye (Gomor) adlı
Ürdün şehirlerinde yaşıyorlardı. Okuyoruz:
|
|
O |
|
O |
|