Oysa Allah'ın birliği ilkesi somut mucizeye muhtaç
değildir. Onun sadece yönlendirmeye, hatırlatmaya,
fıtrat mantığını harekete geçirmeye ve
vicdanla iletişim kurmaya ihtiyacı vardır.
Bakalım, başka neler diyorlar?
"Sırf sen öyle diyorsun diye ilahlarımızı
bırakmayız."
Herhangi bir somut mucize göstermeden, bizi ikna edecek bir
delil göstermeden kuru sözlerine inanarak ilahlarımızdan
vazgeçmeye niyetimiz yok. Başka?
"Sana kesinlikle inanmıyoruz."
Yani senin çağrına katılmıyoruz ve söylediklerinin
doğruluğunu onaylamıyoruz. Bize göre senin bu çağrıyı
yapmanın sebebi şudur: Sen saçmalamıyorsun.
çünkü ilahlarımızdan birinin tokatını
yiyerek fena halde. çarpılmışsın!
Bu durumda Hz. Hud'un yapabileceği bir tek şey
kalıyordu: Yüce Allah'a sığınarak sırf
O'na güvenerek uyarı ve korkutma görevini son kez tekrarladıktan
sonra soydaşları ile ilişkilerini kesmek, eğer
yalanlamakta ısrar ederlerse artık işlerinden
tamamı ile el çekmek, kısacası sözden anlamaya
yanaşmayan bu adamlara "meydan okumak." Okuyoruz:
Hud dedi ki; "Ben Allah'ı şahit tutuyorum,
ayrıca siz de şahit olunuz ki, ben O'na
koştuğunuz ortaklardan uzağım."