O

Hüd

O

   

53- Soydaşları dediler ki; "Ey Hud, bize somut bir mucize getirmiş değilsin. Sırf öyle diyorsun diye ilahlarımızı bırakmayız, sana kesinlikle inanmıyoruz. "

54- "Sana söyleyeceğimiz tek söz şudur: Seni ilahlarımızdan biri çarpmış olmalı. " Hud dedi ki; "Ben Allah'ı şahit tutuyorum, ayrıca siz de şahit olunuz ki, ben O'na koştuğunuz ortaklardan uzağım. "

Adamlar Hz. Hud'un saçmaladığını düşünecek kadar sapıklıkta ileri gittiler. Sapıklık vicdanlarını bu derece etkisi altına aldı. Onlara göre bu saçmalamanın sebebi, uydurma ilahlarından birinin Hz. Hud'u çarpmâsıymış. Hz. Hud, bu yüzden aklî dengesini yitirmiş! Söylediklerine bakalım:

"Ey Hud, sen bize somut bir mucize getirmiş değilsin."

Oysa Allah'ın birliği ilkesi somut mucizeye muhtaç değildir. Onun sadece yönlendirmeye, hatırlatmaya, fıtrat mantığını harekete geçirmeye ve vicdanla iletişim kurmaya ihtiyacı vardır. Bakalım, başka neler diyorlar?

"Sırf sen öyle diyorsun diye ilahlarımızı bırakmayız."

Herhangi bir somut mucize göstermeden, bizi ikna edecek bir delil göstermeden kuru sözlerine inanarak ilahlarımızdan vazgeçmeye niyetimiz yok. Başka?

"Sana kesinlikle inanmıyoruz."

Yani senin çağrına katılmıyoruz ve söylediklerinin doğruluğunu onaylamıyoruz. Bize göre senin bu çağrıyı yapmanın sebebi şudur: Sen saçmalamıyorsun. çünkü ilahlarımızdan birinin tokatını yiyerek fena halde. çarpılmışsın!

Bu durumda Hz. Hud'un yapabileceği bir tek şey kalıyordu: Yüce Allah'a sığınarak sırf O'na güvenerek uyarı ve korkutma görevini son kez tekrarladıktan sonra soydaşları ile ilişkilerini kesmek, eğer yalanlamakta ısrar ederlerse artık işlerinden tamamı ile el çekmek, kısacası sözden anlamaya yanaşmayan bu adamlara "meydan okumak." Okuyoruz:

Hud dedi ki; "Ben Allah'ı şahit tutuyorum, ayrıca siz de şahit olunuz ki, ben O'na koştuğunuz ortaklardan uzağım."

 

 

O

 

O