Bu ayet arzu ve heyecanların etkisi ile mü'minler topluluğunu,
düşmanlıklardan, dağılmaktan koruyan hukuki
ve uygulamaya dönük bir kuraldır. Bu kural,
fasıkın haberini araştırma, acele etmeme ve
birşeyin aslını araştırmadan ve emin
olmadan heyecana ve taassuba kapılarak ileri
atılmamayı emreden ayetten sonra gelmektedir.
Bu ayet·ister rivayetlerin ifade ettiği gibi belirli bir
olay üzerine inmiş olsun, isterse bu olayın benzeri
durumları ortadan kaldırmak için hukuki esasları
getirmek üzere inmiş olsun, islam toplumunu
dağılmaktan ve parçalanmaktan korumak için sağlam
ve genel bir kuralı yansıtmakta sonra da hakkı,
adaleti ve düzeni yerleştirmekte ve bütün bunlarda da,
adaleti ve huzuru yerleştirmek sureti ile yüce Allah'tan
korkuya ve O'nun rahmetini ümit etmeye dayanmaktadır.
Kur'an-ı Kerim mü'minlerden iki zümre arasında çatışmanın
mümkün olabileceğini belirtmekte veya bunu
varsaymaktadır. Ve yine Kur'an-ı Kerim bu iki zümrede
birbirleri ile çatışmalarına rağmen,
birisinin diğerine karşı haddi aşmış
olması ihtimaline rağmen, hatta her iki zümrenin bir
yönden diğerine karşı haddi aşmış
olması ihtimaline rağmen yine de o iki zümrede "iman"
niteliğini bırakıyor, kaldırmıyor.
Kur'an-ı Kerim, -doğal olarak birbiri ile çatışan
iki zümrenin dışından- mü'minleri çatışan
iki zümrenin arasını bulup düzeltmekle
görevlendiriyor. Bu iki zümrenin birisi şayet işi
azıtır ve Hakk'a dönmeyi kabul etmez ise -iki zümrenin
birlikte azması ve barışı ya da üzerinde anlaşmazlığa
düştükleri konuda yüce Allah'ın hükmünü kabulü
reddetmeleri de böyledir- o zaman mü'minlere düşen
sorumluluk azgın tarafla savaşmak ve onlar Allah'ın
emrine dönünceye kadar savaşa devam etmektir. Allah'ın
bu konudaki emri ise, mü'minler arasında çatışmaya
son vermek ve anlaşmazlığa düşüp de bu anlaşmazlığın
düşmanlığa ve savaşa dönüştüğü
konuda yüce Allah'ın hükmünü kabul etmektir. Azgın
taraf yüce Allah'ın hükmünü kabul edince, mü'minler
yüce Allah'a itaat ve O'nun hoşnutluğunu arzu
ettiklerinden, çok hassas adalete dayanan arabulma ve düzeltme
görevlerini yerine getirirler. "Şüphesiz Allah adil
davrananları sever."
Bu çağrıyı ve bu hükmü iman edenlerin
kalplerini "coşturma" aralarında olan ve
kendilerini layık halde iken toplayan ve birbirlerine düşman
iken aralarını kaynaştıran sağlam
bağı "yaşatma", kendilerine yüce Allah
korkusunu "hatırlatma" ve kendilerine takva ile
ulaşılan yüce Allah'ın rahmetine "özendirme"
izliyor.