88- Erkek-kadın bazı kâfirlere verdiğimiz kimi
dünya nimetlerine göz. dikme ve (iman etmiyorlar diye) onlar
için üzülme, mü'minlere karşı alçak gönüllülük
kanatlarını indir.
89- Ben açık sözlü bir uyarıcıyım de.
"Erkek-kadın bazı kâfirleri verdiğimiz
kimi dünya nimetlerine göz dikme."
Göz dikilmez, sadece bakış dikilir, yani yöneltilir.
Ne var ki, tasvirli ifade tarzı, gözleri dünya nimetlerine
dikilmiş bir tabloda tasvir etmektedir. Düşünüldüğünde
gerçekten eşsiz bir tablodur bu. Bunun ötesindeki anlam;
Hz. Peygamberin -salât ve selâm üzerine olsun- yüce Allah'ın
bir deneme, bir sınama aracı olarak kadın-erkek
bazı insanlara bahşettiği nimetlere
aldırış etmemesidir. İlgiyle
bakmamasıdır. Ya da imrenir gibi bakmamasıdır.
Bunlara sahip olmak için yanıp tutuşmamasıdır.
Bunlar geçici ve batıl şeylerdir. Kendisinin
yanında ise, tekrarlanan yedi ayetli Fatiha ve yüce
Kur'an'dan oluşan her zaman kalıcı gerçek vardır.
Bu uyarı, varlıkların yaratılış
gerekçesi olan büyük gerçek ile, Hz. Peygambere yapılan büyük
bağış, bir de basit, değersiz dünya
nimetlerini karşılaştırmak için yeterlidir.
Bunun arkasından dünya nimetlerine dalan kavmi bir yana bırakıp,
mü'minleri gözetmesine ilişkin Hz. Peygambere yönelik bir
direktif yeralıyor. Çünkü mü'minler, onun getirdiği,
ayrıca göklerin, yerin ve ikisi arasındaki
varlıkların da dayanağı olan gerçeğe
uymaktadırlar. Onlar ise; varlıklar aleminin
yaratılış planına yabancı bir unsur olan
geçici batıla uymaktadırlar.
"Onlar için üzülme."
Uğrayacakları kötü akıbeti dert etme.
Biliyorsun ki, yüce Allah'ın adaleti bu akıbeti
gerektirmektedir. Kıyamet olayın dayanağı olan
gerçek, bu akıbeti belirler. O halde onları gerçek akıbetleri
ile başbaşa bırak.
"Mü'minlere karşı alçak gönüllülük
kanatlarını indir."
Yumuşaklığı, sevgiyi ve şefkati ifade
etmek için kanatların indirilmesi deyiminin seçilmiş
olması, tasvirli ifade tarzının gereğidir.
Kur'an'ın edebi ifade tarzı uyarınca somut bir
tabloda Peygamberimizle mü'minler arasındaki gözetim lütfu,
güzel ilişki ve karşılıklı beslenen ince
duygular temsil edilmektedir.
"Ben açık sözlü bir uyarıcıyım
de."
İşte davetin asıl yolu budur. Burada tek
başına uyarıdan söz ediliyor ve müjdeleme
gündeme getirilmiyor. Çünkü yalanlayan ve alaya alan bir
toplum, öncelikle uyarıyı hak etmektedir. Dünyanın
geçici nimetlerinden yararlanan, daldıkları
eğlenceden uyanmayan, İslâma davetin, kıyamet
anının ve şu büyük evrenin dayanağı gerçeği
düşünmeyen bir toplum, en çok uyarıyı hak
etmektedir.
"Ben açık sözlü bir uyarıcıyım
de."
Bu sözü gelmiş geçmiş tüm peygamberler
kavimlerine söylemişler. Senin kendi kavmine getirdiğin
apaçık uyarının aynısını getiren
peygamberlerin gelip hitap ettiği kavimlerin bir
kısmı halen yaşamaktadırlar. Arap
Yarımadası'nda yaşayan yahudi ve hristiyanlar bu
toplumlardandır. Ne var ki bu toplumlar, bu Kur'an'ı bütünüyle
kabul etmiyorlar. Bir kısmını kabul ederken; bir
kısmını reddediyorlar. Bunu yaparken
arzularına, ihtiraslarına uyuyorlar. İşte
bunları yüce Allah şu şekilde nitelendirmektedir:
90- Kutsal kitaplarının ayetleri arasında
ayırım gözeten bölücülere de mesaj indirdik.
91- Onlar ki, Kur'an'ın ayetleri arasında da
ayırım gözettiler.
92- Rabbin hakkı için, onların tümünü kesinlikle
sorguya çekeceğiz.
93- Yaptıkları işler konusunda.
Bu sure Mekke'de inmiştir. Fakat Kur'an tüm insanlara
hitap etmektedir. Kur'an'ın ayetleri arasında
ayırım gözeten bölücüler de yaptıkları bu
ayırımdan sorumludur.("Gızzatün" parça
demektir. Bir koyunu tutup parçalara bölen için kullanılır)
Daha önceki kutsal kitapları gibi Kur'an-ı Kerim'de açık
uyarılarla geldi onlara. Ne Kur'an'ın indirilişi,
ne de peygamberin gelişi bilmedikleri, ilk defa
karşılaştıkları bir olay değildir.
Daha önce yüce Allah buna benzer kitaplar indirmişti
kendilerine. Bu yüzden Allah'ın gönderdiği bu yeni
kitabı eksiksiz ve içtenlikle kabul etmeleri gerekiyor.
Surenin akışı bu noktaya ulaşınca, Hz.
Peygambere yöneliyor ve yoluna devam etmesi, yüce Allah'ın
duyurmak üzere kendisine verdiği mesajı
haykırması direktifini veriyor. Bu
haykırış ayette "sadaa" kelimesi ile
ifade edilmektedir. Ve bu kelime "yarmak"
anlamındadır. Kelimede güç ve etkinlik anlamı
vardır. Dolayısıyla müşriklerin şirki
onu bu mesajı haykırmaktan
alıkoymamalıdır. Çünkü ilerde müşrikler
yaptıklarının akıbetini öğrenecekler.
Alaycıların alaya almalarına da aldırmadan
mesajını duyurmalıdır. Allah onu
alaycıların kötülüğünden korur.