Peygamberimize -salât ve selâm üzerine olsun- yönelik bu
emir, surenin akışı içinde yoldan çıkmışların
ve kötülükten sakınanların uğrayacakları
akıbet vurgulandıktan sonra yeralmaktadır. Surenin
akışı içinde değerlendirildiğinde,
aralarındaki ilgi son derece açıktır. Yüce Allah,
bağışlama ve rahmete ilişkin haberi, azaba
ilişkin haberden önce dile getiriyor. Burada yüce Allah,
iradesinin temel aldığı noktayı vurguluyor.
Çünkü yüce Allah kullarına merhamet etmeyi üzerine almıştır.
Hiç kuşkusuz zaman zaman azap haberinin bir ayet içinde
öne alındığı ya da tek başına dile
getirildiği de oluyor. Bu da ayetin akışı içinde
azabın tek başına dile getirilmesini ya da öne alınmasını
gerektiren bir hikmetten kaynaklanmaktadır.
Ardından İbrahim peygamberle -selâm üzerine olsun-
Lût kavmine azap indirmek üzere gönderilen melekler arasında
geçen hikâye yeralmaktadır. İbrahim ve Lût
peygamberlerin hikâyelerinin bu bölümü değişik
şekillerde konunun havasına uygun olarak
yeralmaktadır. Bunun yanısıra Lût peygamberin
hikâyesinin bazı yerlerde tek başına
yeraldığı da oluyor.
A'raf suresinde Lût peygamberin hikâyesinden bir bölüm
okumuştuk. Hud suresinde de İbrahim ve Lût hikâyesinin
bir bölümünü görmüştük. A'raf suresinde yeralan
bölüm Lût peygamberin -selâm üzerine olsun- kavminin işlediği
iğrençliği kınamasını, buna
karşılık kavminin, soydaşlarının
verdikleri tek cevap şu oldu; "Lût'u ve arkadaşlarını
kentinizden sürünüz, çünkü onlar temizliğe pek
meraklı kimselermiş" dediler." (A'raf Suresi
82) şeklinde verdiği cevabı, yerin dibine geçirilenler
arasında yeralan karısı hariç, Lût'un tüm
ailesinin kurtuluşunu içermektedir. Ancak burada meleklerin
gelişi ve Lût kavminin meleklere sataşması sözkonusu
edilmiyor. Hud suresinde ise, meleklerle İbrahim ve Lût
peygamberin hikâyesi yeralıyor. Ancak burada hikâyenin sunuş
tarzı biraz daha farklıdır. Hikâyenin Hz.
İbrahim'le ilgili bölümünde karısı ayakta
dikilirken, İbrahim'in bir evlâtla müjdelenmesine, sonra
İbrahim'in Lût ve kavmi konusunda meleklerle tartışmasına
ilişkin bir ayrıntı yeralmaktadır. Ama burada
bu ayrıntıya değinilmiyor. Ayrıca her iki
surede de hikâyenin Lût peygamberle ilgili bölümünde olayların
sıralanışı farklıdır. Çünkü Hud
suresinde başta meleklerin kimlikleri açıklanmıyor.
Bu nokta kavminin gelip evini kuşatmalarına, O'nun da
misafirlerine sataşmamaları için kavmine yalvarmasına,
onlarınsa Lût'un yalvarmalarına aldırış
etmemelerine ve Hz. Lût'un kendi kavmi ile baş
edemediğinden, şu hüzünlü sözleri söylemesine kadar
gizli tutuluyor:
"Keşke siz bana dayanak olacak güçte olsaydınız,
ya da himayelerine sığınabileceğim gözü pek
adamlarım olsaydı." (Hud Suresi 80)
Burada ise, baştan itibaren meleklerin kimlikleri açıklanıyor.
Kavminin Lût'un evini kuşatması, misafirlerine
sataşması ise bundan sonra yeralıyor. Çünkü
burada amaç, hikâyeyi meydana geldiği gibi sunmak
değildir. Yapılan uyarıyı
doğrulamaktır amaç. Melekler indiklerinde, azap için
indiklerini bundan sonra kavmin cezasının ertelenmesinin
ya da süre tanınmasının sözkonusu olmayacağını
vurgulamaktadır.