O |
Hicr
|
O |
|
35- "Hesaplaşma gününe kadar sürekli olarak
lânetim üzerinedir. "
36- İblis, "Ey Rabbim, o halde insanların tekrar
dirilecekleri güne kadar bana yaşama süresi tanı"
dedi.
37- Allah, "Sen kendilerine yaşama süresi tanınanlardansın"
dedi.
38- O belirli vaktin gününe kadar.
Bu baş kaldırmanın ve yoldan sapmanın
cezasıdır.
İşte bu noktada kin ve kötülük karakteri kendini
gösteriyor.
İblis diriliş gününe kadar yaşama süresi tanımasını
istemişti. Yüce yaratıcının huzurunda
işlediği hatadan pişmanlık duymak, Allah'a
tevbe etmek, bu büyük suçunu bağışlaması için
O'na dönmek için değil elbette. Allah'ın kendisine lânet
etmesinin, huzurundan kovmasının cezası olarak Adem
ile soyundan öc almak için. Allah'ın kendisine lânet
etmesini Adem'e bağlıyor, iğrenç bir büyüklenme
ile, Allah'a baş kaldırmasına değil.
39- İblis dedi ki; "Ey Rabbim, beni
kışkırtıp sapıklığa düşürdüğün
için dünyada kötülüğü onlara cazip göstererek hepsini
yoldan çıkaracağım.
40- Sadece onların arasındaki seçkin kulların
hariç.
Bununla İblis savaş alanını belirlemiş
oluyor. Bu alan yeryüzüdür. "Dünyada kötülüğü
onlara cazip göstereceğim."
Elindeki kozun da cazip gösterme olduğunu belirtiyor. Kötülüğü
cazip gösterip güzelleştirmektir onun kozu. Kötülüğün
bu yapay cazibesine kapılıp onu işlemelerini
sağlamaktır silahı. Bu yüzden insanın
işlediği hiçbir kötülük yoktur ki, üzerinde
şeytandan kaynaklanan bir yaldız, bir cazibe,
yalancı bir güzellik olmasın. Gerçek mahiyetinden ve
çirkinliğinden farklı görünmesin... O halde insanlar
şeytanın elindeki kozu iyi tanımalıdırlar.
Bir şeyde cazibe olduğunu fark ettiklerinde, içlerinde
bu cazibeye karşı bir arzu
uyandığını gördüklerindé o şeyden
sakınmalıdırlar. Sakınmalıdırlar,
çünkü o şeyde şeytanın parmağı
olabilir. Ama Allah'a bağlanmış, O'na gereği
gibi kulluk yaptıklarında -bu şartla
şeytanın Allah'ın seçkin kullarının
üzerinde hiçbir etkinliği yoktur.
"Hepsini yoldan çıkaracağım."
"Sadece onların arasındaki seçkin kulların
hariç.
Yüce Allah, kendisini Allah'a adayanları seçkin kullarına
katar. Kendilerini sırf Allah için arındıran ve
Allah'ı görüyormuşcasına ibadet eden
kullarının arasına alır. Şeytanın bu
kullar üzerinde hiçbir etkinliği yoktur.
Mel'un şeytan başka türlüsünün imkânsız
olduğunu, çünkü bunun Allah tarafından konulmuş
bir kural olduğunu bildiği için bu şartı
ifade ediyor. Buna göre, yüce Allah kendisini arındırıp,
Allah'a teslim olanı seçkin kullarına katar. Onu korur
ve gözetir. Aşağıdaki cevabın verilmesi bu yüzdendir.
41- Allah dedi ki; "İşte bana ileten doğru
,yolum budur. "
42- "Sana uyan sapıklar dışındaki
kullarım üzerinde senin hiçbir nüfuzun, hiçbir etkileme
gücün yoktur. "
Budur yol... Budur yasa... Kanun budur... Allah'ın iradesi,
hidayet ve sapıklık noktasında bu yolun kanun ve hüküm
olmasını öngörmüştür. Benim seçkin "kullarım"
üzerine hiçbir yaptırım gücün yoktur, onlara
etki edemezsin, onlara herhangi bir kötülüğü cazip
gösteremezsin ve sen onlara ulaşamazsın. Bu nedenle
onlar sana karşı koruma altındadırlar.
Çünkü senin onları etkileyebileceğin tüm yollar
kapalıdır. Onlar dikkatlerini Allah'a yöneltmişler,
Allah'la bağlantı içinde, olan sağlıklı
fıtratları aracılığı ile onun yürürlükte
olan yasalar sistemini kavramış bulunmaktadırlar.
Sen sadece sana uyan yoldan çıkmış sapıklar
üzerinde bir etkinliğe sahipsin. Bu ise, genel kuralın
dışında bir istisnadır. Çünkü yoldan çıkmış
sapıklar, Allah'ın seçkin kullarından
sayılmazlar. Nasıl ki, kurt sürüden ayrılanı
kapıyorsa, şeytan da sadece Allah'ın yolundan
ayrılanı kapabilir. Kendilerini Allah'a adayanlara
gelince, yüce Allah onların kaybolup gitmelerine izin vermez.
Allah'ın rahmeti geniştir. Onlar biraz geride kalsalar
bile, çok geçmeden dönerler.
Yoldan çıkmışların akıbeti, daha
savaş meydanının başından beri ilan
edilmiştir.
43- Onların hepsinin buluşma yerleri cehennemdir.
44- Oranın yedi kapısı vardır. Her
kapıdan hangi cehennemlik grupların içeriye girecekleri
belirlenmiştir.
Bu yoldan çıkmış sapıkların
sınıfları ve dereceleri vardır.
Sapıklığın çeşitli şekilleri,
değişik renkleri vardır. Onlardan her grubun
cehenneme girecekleri kapı belirlenmiştir. Bu belirleme,
onların niteliklerine ve davranışlarına göre
yapılmıştır.
Ayetlerin akışı hikâyenin odak noktasına
ve ders alınacak yerine gelmişken, sahne son buluyor. Bu
noktada şeytanın, insanın içine nasıl nüfuz
ettiğini, insanın tabiatında yeralan balçığa
özgü özelliklerin ilahi soluğa özgü niteliklere ne
şekilde üstünlük sağladığını açıklıyor.
Allah'la sürekli bağlantı içinde olan
ve O'nun ilahi
soluğunu koruyana gelince, şeytanın onun üzerinde
hiçbir etkileme gücü yoktur.
|
|
O |
|
O |
|