O |
Hicr
|
O |
|
1- Elif, Lâm, Ra; bunlar kitabın, Kur'an'ın
ayetleridir. "
Bu ve benzeri harfler kitabın özünü oluşturmaktadır.
Kur'an bunlardan meydana gelmektedir. Herkesin günlük konuşmalarında
kullandığı bu harfler, yüce ufuklara, erişilmez
boyutlara, olağanüstü ahenge sahip ayetlerdir. Kendi başlarına
hiçbir anlam ifade etmeyen harflerdir, açık, net ve
anlaşılır Kur'an'ı meydana getiren...
Şu halde toplum bu olağanüstü kitabın
ayetlerini inkâr ediyorsa, bu açık ve
anlaşılır Kur'an'ı yalan sayıyorsa, gün
gelecek, vaktiyle sergilediği tutumdan farklı bir tutum
sergilemiş olmayı arzulayacak, daha önce inanmış
olmayı, doğru yola girmiş olmayı temenni
edecektir.
2- Gün gelecek, kâfirler "keşke vaktiyle müslüman
olsaydık" diyeceklerdir.
Gün gelecek... Ne var ki, temenni ve arzu fayda vermeyecek...
Gün gelecek... Bu deyimde gizli bir tehdit, üstü kapalı
bir alay vardır. Müslüman olmak ve kurtulmak için ellerine
geçen fırsatı kaçmadan, bu fırsatı
değerlendirmeye teşvik edilmektedirler. Çünkü gün
gelecek, "keşke vaktiyle müslüman olsaydık"
diyecekler, fakat o günkü bu arzuları hiçbir yarar sağlamayacaktır!
Üstü kapalı bir tehdit daha...
3- Bırak onları yesinler, dünya nimetlerinden
yararlansınlar ve ihtirasları ile oyalansınlar,
ilerde gerçeği öğreneceklerdir. "
Onları yemekten, eğlenmekten ibaret hayvanlara özgü
hayatları ile başbaşa bırak. Düşünmeden,
akıllarını kullanmadan, insanlık düzeyine çıkmadan
oyalanıp dursunlar. Bırak onları bu girdapta,
fırıldak gibi dönsünler. ihtiraslar oyalasın.
Arzular gururlandırsın, ömür geçsin, fırsat
kaybolup gitsin. Bırak onları, bu helâk olmuş
kimselerle uğraşma. Onlar ihtiras ve gururun
bataklığına dalmışlar. Bu durum
hoşlarına gitmekte, onları zevk ve eğlenceye
daldırmaktadır. Böylece onları oyalayıp,
ecellerinin dolmasına daha çok zaman olduğunu
sanmalarına neden olmaktadır. Onlar dilediklerini
yapabileceklerini sanıyorlar, kimsenin kendilerini bu zevk ve
eğlenceden alıkoyamayacağını, engel
olamayacağını düşünüyorlar. Bundan sonra
kendilerini hesaba çekecek birinin olmadığına én
sonunda diledikleri şeye sahip olmaları sayesinde
kurtulacaklarına inanıyorlar.
Oyalayıcı duygu ve isteklerin tablosu insanların
hayatında gözlemlenebilir canlı bir tablodur. Sürekli
parlayan emel, insanın tatlı hayallere dalmasına
neden olur. Ve insan bu hayallerin peşine takılır,
onlarla oyalanır, hayaller alemine dalar, gün gelir insanlık
sınırını aşar; Allah'ı, kaderi ve
insan ömrünün sınırlı olduğu gerçeğini
unutur. Giderek birtakım sorumlulukların,
sakınılması gereken şeylerin; hatta bir
ilahın, ölümün ve yeniden dirilişin
varlığını akıllarına bile getirmez.
İşte Hz. Peygamberin onları başbaşa
bırakmakla emrolunduğu öldürücü emel budur:
" İlerde
gerçeği öğreneceklerdir."
Zamanın geçmesinden sonra bilmenin yarar sağlayamadığı
bir sırada, gerçeği öğreneceklerdir. Bu ifadede
onlara yönelik bir tehdit vardır. Ayrıca kendilerini kaçınılmaz
akıbeti düşünmekten alıkoyan
yanıltıcı emelden kurtulurlar diye son derece
etkili bir uyarı gizlidir bu ifadede.
Hiç kuşkusuz Allah'ın yasası, her zaman için
yürürlüktedir ve bu yasa değişmez. Milletlerin helâk
olması ise, yüce Allah'ın onlara ilişkin olarak
belirlediği süreye bağlıdır. Yüce Allah'ın
yasasının ve iradesinin yürürlüğe girmesine
aracı olan bu milletlerin kendi davranışları
helâk süresi ile yakından ilgilidir.
|
|
O |
|
O |
|