O |
Haşr
|
O |
|
22- O görüleni de görülmeyeni de bilen kendisinden başka
ilah olmayan Allah'tır. Çok esirgeyen, çok merhamet edendir.
23- O kendisinden başka ilah olmayan, hüküm sahibi
mukaddes, esenlik veren, güven veren gözetip koruyan üstün ve
galip olan otorite sahibi, gerçekten ulu olan Allah'tır. Yüce
Allah onların ortak koştuklarından münezzehtir.
24- O yaratan, yoktan var eden, varlıklara şekil
veren Allah'tır. İsimlerin en güzelleri O'na aittir.
Göklerde ve yerde olanların hepsi O'nu takdis etmektedir.
Üstün güç sahibi ve herşeyi hikmeti uyarınca
yapandır.
Bu, yüce sıfatlarla oluşturulmuş uzunca bir
takdistir. Üç bölümden oluşmaktadır. Her bölüm
Allah'ı birleyen tevhid sıfatıyla
başlamaktadır: "O kendisinden başka ilah
bulunmayan Allah'tır." Veya "O
yüce Allah'tır." cümleleriyle
başlamaktadır.
Bu güzel isimlerin her birinin bu evrende rahat görülebilen
etkileri vardır. Somut halde yaşanan insanın
hayatı üzerinde de etkileri bulunmaktadır. Bu güzel
isimler insanın kalbine sözkonusu isimlerin ve sıfatların
aktifliğini ve ataklığını
aşılamaktadır. Bu, iz bırakan etki eden bir
ataklıktır. İnsanlarla ve canlılarla
sağlam ilişkisi vardır. Bu isimler ve sıfatlar
bu evrenin yapısından, durumlarından
varlığıyla beraber olan olaylarından
soyutlanmış sıfatlar değildir.
"O kendisinden başka ilah olmayan Allah'tır."
Böylece insanın vicdanına inanç birliği,
ibadet birliği, yöneliş birliği ve
yaradılışın başından sonuna kadar ki
eylemlerde faaliyet birliği yerleştirilmektedir. Bu
birlik üzerine de düşüncede, bilinçte ve yaşantıda
eksiksiz bir program, bir yol oturtulmaktadır.
İnsanların evrenle ve diğer canlılarla
ilişkileri, ayrıca bu insanların birbirleriyle
ilişkileri, yine bu ilah birliği ilkesine
dayanmaktadır.
"O görüleni de görülmeyeni de bilendir." Böylece
insanın vicdanına Allah'ın
gizli açık
herşeyi bildiğine dair bir bilinç yerleştirilmektedir.
Bu nedenle sözkonusu vicdan gizli açık her işte
Allah'ın kendisini gözetlediğini hissetmektedir.
İnsan artık her yaptığı işte
Allah'ın kendisini gözettiğini, Allah'ın huzurunda
bulunduğunu tenhada olsa, gizlice fısıldaşsa
da yalnız başına olmadığının
bilincinde olarak iş yapar. Bundan sonra onun
hayatını , düşünüşünü
şekillendirmeye başlar. Zaten bu bilince varan bir
vicdan bundan böyle ne bilinçsiz hareket eder, ne de başıboş
bir hale düşer!
"O çok esirgeyen çok merhamet edendir."
Böylece insanın vicdanına Allah'ın merhametine
ilişkin bir huzur bilinci ve rahatlama yerleştiriyor.
Korku ile ümit, güven ile endişe dengeleniyor. Müminin düşüncesine
göre Allah kullarını huzurundan kovmaz, onları gözetir.
Başıboş bırakmaz. Onlar için kötülük
istemez. Onların hidayete gelmelerini arzu eder. Onlar kötülüklerle
ve aşkın arzu ve ihtiraslarla boğuşurken
onları yardımsız, desteksiz bırakmaz:
"O kendisinden başka ilah olmayan Allah'tır."
Duanın, takdisin ikinci bölümüne geçerken bu cümleyi
yeniden başta tekrar ediyor. Zira bu diğer tüm sıfatların
kendisine dayandığı temel yasadır. "Sahip
olandır." Böylece vicdana kendisinden başka
ilah bulunmayan Allah'tan başka sahip
bulunmadığı yerleştiriliyor. Bütün sahiplik,
maliklik tek elde toplanınca artık sahip
olunanların birden başka efendileri kalmaz. Herkes O'na
yönelir. O'ndan başkasına hizmet etmezler. Zaten insan,
aynı anda iki efendiye hizmet edemez: "Allah hiçbir
insanın içinde iki kalp yaratmamıştır."
"Mukaddestir." Bu isim sınırsız
kutsiyeti, sınırsız temizliği ifade etmektedir.
Müminin kalbine bu tertemiz ışınları,
aydınlanmayı aşılamaktadır. Onun kalbini
temizlemekte ve arındırmaktadır ki mukaddes
yaratıcının feyzlerini alabilecek niteliğe
kavuşsun. Onu tenzih etmeğe, takdis etmeğe müsait
olsun.
"Esenlik verendir." Bu
isimde evrenin her yanına ve müminin kalbine güven emniyet
ve huzur doldurmaktadır. Herşey O'nun himayesinde, güvencededir.
O'nun koruması altında rahat içindedir. Bütün bir
evren canlı ve cansız herşeye karşı güven
içindedir. Bu isimle insanın kalbi huzura, rahata ve güvene
kavuşmaktadır. Artık bu kalpte kötü hisler dinmiş,
tereddütleri sükunete kavuşmuş, olgunluğa ve
selamete kavuşmuştur.
"Güven verendir." Hem
güveni, hem imanı veren O'dur. Bu ismin ifadesi insanın
kalbine imanın değerini kavratmakta, hissettirmektedir.
Çünkü bu isimle insan Allah'la temasa geçiyor. O'nun sıfatlarından
biriyle nitelenmiş oluyor ve o zaman iman sıfatıyla
yüceler alemine yükseliyor.
"Gözetip koruyandır." Bu yüce
Allah'ın sıfatları üzerinde düşünürken başka
bir aşamanın başlangıcıdır. Çünkü
bundan önce sözü edilen "Kuddüs,
selam ve mümin"
sıfatları sırf Allah'ın zatı,
kendisiyle ilgili sıfatlardır. Bu sıfat ise
Allah'ın zatına evren ve insanla ilgili bir faaliyeti
izafe etmektedir. Otoriteyi ve gözetmeyi O'na vermektedir.
"Aziz, Cebbar ve Mütekebbir" isimleri de bunun
gibidir. Bunlar üstünlük, ululuk, hakimiyet ve galibiyet ifade
eden sıfatlardır. Ondan başka izzet sahibi yoktur.
O'ndan başka hakimiyet sahibi yoktur. O'ndan başka
ululuk sahibi yoktur. Bu sıfatlarında hiç kimse O'na
ortak olamaz. O'ndan başkası bunlarla vasıflanamaz.
Bu sıfatlar konusunda Allah eşsizdir. Hiçbir ortağı
yoktur.
Bu nedenle ayetin sonu şöyle geliyor: "Allah
onların ortak koştuklarından münezzehtir."
Ardından
uzunca takdisin son bölümü yer alıyor:
"Allah'tır O". Bu bir olan
ilahlıktır, O'ndan başka ilah yoktur. "Yaratandır."..
"Var edendir." Öze ilişkin kararı ve
takdiri "Var
etme" ise
karar ve takdisi uygulama ve ortaya çıkarmaya yöneliktir.
Bunlar birbirine bağlı sıfatlardır.
Aralarındaki fark ince ve dakiktir.
"Şekil verendir." Bu da önceki iki sıfatla
ilgili bir sıfattır. Her şeye özel kimliğini,
kişiliğini kazandıran temel özellikleri ve
belirtileri veren demektir. Birbirine bağlı olan ve
aralarında ince farklar bulunan bu sıfatların
ardarda sıralanışı insanın kalbini
harekete geçirip duyarlılık kazandırmak içindir.
Böylece O'nun yaratma, var etme, icad etme ve ortaya çıkarmayı
insanın düşüncesine göre aşama aşama
izlemesi sağlanmak istenmiştir. Gerçek alemde ise, aşamalar
ve adımlar sözkonusu değildir. Bu sıfatların
anlamlarına ilişkin bildiklerimiz ise onların
sınırsız gerçekleri değildir. Bunu Allah'tan
başkası bilemez. Biz sadece bunların etkilerinden
bir kısmını öğrenebiliyoruz. İşte
biz bu bildiklerimizle küçücük gücümüz ve imkanlarımızla
onları anlamaya çalışıyoruz!
"Güzel isimler O'nundur." Güzellikleri
kendilerindendir. İnsanların onları güzel
görmelerine ihtiyaçları yoktur. Onların güzel
görmelerine bağlı da değildir onların güzellikleri.
"Hüsna" kalplere güzellik mesajı veren ve
üzerine güzellik bahşeden demektir. Bunlar, müminlerin
üzerinde düşünüp kendilerini onların
mesajlarına ve yönlendirmelerine göre şekillendirmeyi
planladıkları sıfatlardır. Çünkü mümin,
kendisinin bu sıfatlarla donanmasının Allah'ın
hoşuna gideceğini bilmektedir. Bunların açtığı
ufuklara doğru yükselmesinin ve açılmasının
da.
Bu güzel isimlerle oluşturulan bu uzunca takdisin, mesaj
dolu derin anlamları ve hayrete düşürücü feyizleri
ile beraber bu tenzihin sonu bütün bu evrenin dörtbir yanına
yayılan ve her var olandan coşup gelen evrenin takdis
sahnesidir.
"Göklerde ve yerde olanlar O'nun şanını yüceltmektedirler.
İzzet sahibidir O. İşlerini hikmetle düzenleyendir."
Bu sahne, yukarıda geçen isimlerin sıralanmasından
sonra kalbin beklediği bir manzaradır. Kendisi bu
manzaraya canlı ve cansız varlıklarla birlikte
katılır. Bu manzarada surenin girişi ile sonucu da
tam bir ahenk ve uyum içine girmektedir.
HAŞR SURESİNİN SONU
|
|
O |
|
O |
|