Onun kalbi Allah'a iman ve kullara acıma duygusundan
yoksundur. Dolayısıyla o kalb, bu ateş ve bu
azabtan başkasına uygun düşmez...
Kalbi Allah'a imandan boşalmış olan ölüdür,
haraptır, işlevsizdir, ışıktan yoksundur.
O varlıkların en değersizidir. Çünkü her
şey inanmakta, Rabbini övmekte, varlığının
kaynağı ile bağlantılı
yaşamaktadır. O ise; Allah'tan kopuktur. Buna
bağlı olarak, Allah'a inanan varlıktan da kopuktur.
Onun kalbi kullara acıma duygusundan
boşalmıştır. `Miskin' merhamete en çok
gereksinimi olan kişidir; fakat onun kalbi, miskinin
problemlerinin çözümüne ilişkin doğal çağrıyı
duymamaktadır. Onun doyurulmasını izleyen bir
adım olup, mü'minlerin birbirini özendirmeleri biçiminde
varlık bulacak toplumsal bir görevin varlığına
işaret etmektedir. Bu görev imanla güçlü bağlantılılık
içinde olup nas ve hesap vermede onun hemen arkasında yer
almaktadır.
bir
yiyecektir. Yani günahkarlıkla nitelenenlerden
başkası, o ise kuşkusuz onlardandır.
Allah'ın bu şiddetle yakalanma, bağlanma,
yakılma ve cehennemde yetmiş arşınlık
zincire vurulmaya müstahak kıldıkları;
yukarıda geçen günahları işleyenlerdir. Ve
onların uğradığı azap türleri cehennemin
en etkin azap türlerindendirler. Bu takdirde; miskini doyurmayı
yasaklayan, çocukları kadınları ve
ihtiyarları aç bırakan, kış
soğuğunda bir lokma, bir örtü için el açanları
zorbalar gibi hırpalayanların durumu nasıl
olacaktır? Bunlar nereye gidiyorlar? Onlar yeryüzünde zaman
zaman var olmaktadırlar. Yoksulu doyurmaya önayak
olmayanlara cehennemde böyle bir azab hazırladığına
göre; Allah'ın bunlar için hazırladığı
nedir acaba!..
Bu etkin tablo burada sona eriyor. Belki de; tablonun böyle
korkunç görünümle verilmesinin nedeni; toplumun, tablonun
onları etkileyip sarsması, canlandırması için
bu sert sahnelerin sunulmasını gerektiren zorba,
acımasız, inat kar yapısıdır.
insanlığın düştüğü cahiliyetler
içinde bu tür toplumlar yinelenip durur. Aynı çağlarda
haktan etkilenen ince duygulu toplumlar da bulunabilir. Çünkü
yeryüzü geniştir. Bilinç düzeyleri ve psikolojik yapıların
yeryüzündeki dağılımı farklıdır.
Kur'an, her düzeydeki insana ve nefse; ona etki eden, çağırdığında
icabet ettiğiyle hitab eder. Günümüzde yeryüzünün kimi
bölgeleri öyle acımasız kalbler,
duyarlılığını yitirmiş psikolojik
yapılar barındırıyor ki, onlara, bu kelimeler
gibi ateşten ve kural dışı sözler, etkin
tasvirler ve bu sahnelerden başkası etki etmez.
Surenin başından beri, ardı ardına gelen bu
etkin, korkunç sahneler dünya ve ahirette yakalanış
sahneleri, geniş boyutlu evrensel yıkım sahneleri,
nefislerin çırılçıplak açıkta
kalış sahnesi, taşkın sevinç ve harap durumda
vahlanma sahneleri gölgesinde..
Duyguları derinden etkileyen bu sahnelerin gölgesinde;
saygın elçinin getirdiği bu sözün gerçeğine
ilişkin, kesin tesbit geliyor. Onların kuşku, alay
ve yalanlamayla karşıladıkları sözün gerçeğini: