O |
Hakka
|
O |
|
25- Kitabı sol tarafından verilen ise der ki: "Keşke
bana kitabım verilmeseydi,
26- Şu hesabımı hiç görmemiş
olsaydım!
27- Keşke (ölüm işimi) bitirmiş olsaydı!
28- Malım bana hiçbir fayda vermedi,
29- Gücüm benden yok olup gitti."
"Kitabı sol tarafından verilene gelince"; kötülükleri
ile yakalanacağı ve azablandırılmaya gitmekte
olduğunu anlamış; bu taşkın
kalabalık arasında üzüntü ve manevi çöküntü
içerisinde: "Keşke bana kitabım verilmeseydi!
Şu hesabımı hiç görmemiş olsaydım!
Keşke (ölüm işimi) bitirmiş olsaydı!
Malım bana hiçbir fayda vermedi! Gücüm benden yok olup
gitti" der.
Artık onunkisi; uzun bir bekleyiş, uzayıp giden
pişmanlık, ümitsizlik yansıtan terennümler ve can
sıkıcı yorumlardır. ifade bu bekleyişin
sunuşunu; dinleyenin bu bekleyişin bir sona
ulaşmayacağı, bu sızlanma ve kederlenmenin
sonsuzca uzayıp gideceği sanısına
kapılacağı ölçüde uzatmaktadır.
Kişilerde bırakılmak istenen psikolojik etki gözetilerek;
anlatımın kimi durumlarda uzatılıp, kimi
durumlarda kısa tutulması sunuşun beğenilen türlerindendir.
Burda, bu üzüntülü konumun kavranması ve bu perişan
durumun çağrışımı ile büyük belanın
algıla olması gözetildiğinden; söz, vurgu ve ayrıntılarla
uzatıldıkça uzatılıyor. İşte o bela
ile karşı karşıya kalan bu zavallı; bu
konuma gelmemiş, kitabı kendisine verilmemiş,
hesabını öğrenmemiş ve kıyametin geriye
birşey kalmamak üzere varlığını tümüyle
yok etmiş olmasını temenni etmekte; kendileri veya
biriktirimi ile güç kazandıklarından hiçbir yarar
görmediğine vahlanmaktadır: "Malım bana hiçbir
fayda vermedi. Gücüm benden yok olup gitti."
Artık, ne yarar sağlayacak mal var, ne de
kalıcı veya koruyucu güç. Durak sonundaki hareketsiz
harfle onun önündeki elifle uzatmanın ardından gelen
illetli `y' üzerinde tınlayan uzayıp giden hazin ses
de; üzüntü ve ümitsizliği etkin biçimde ilham eden
konumun yan öğelerinden biridir.
Bu uzayıp giden hazin ses; celâl, korku ve heybet
dolu yüce emir gelinceye kadar kesilmiyor:
30- Tutun onu, bağlayın onu,
31- Sonra cehenneme sallayın onu.
32- Sonra uzunluğu yetmiş arşın olan
zincire vurun onu!
Ne ürperti salan ürkünçlük! Ne öldürücü korku! Ne
bâriz güçlülük! "Tutun onu".
Bir emir ki, yüceler yücesinden geliyor. Dolayısıyla
tüm varlık hemen; bu zayıf, küçük, zavallıya
karşı harekete geçiyor. Emir karşısında
yükümlü olanlar her yönden emri yerine getirmenin yarışına
giriyorlar. ibn. Ebi Hâtem'in el-Munhâl b. Amr'dan taşıma
zinciri ile naklettiği hadis, konuya ayrıntı
getiriyor: "Ulu Allah: `Tutun onu' dediğinde yetmiş
bin melek konuşur. Onlardan bir melek: `Ateşe
İşte böyle yetmiş bin kez atılacak' der"
Hepsi; kendinden geçmiş üzüntülü küçük haşereye
koşuşacaklar.
"Bağlayın onu: '
Hemen yetmiş bin melek ona yaklaşmış
boynuna zinciri vurmuştur. "Sonra cehenneme
sallayın onu: '
Neredeyse ateşin onu nasıl
kızarttığını,
yaktığını duymaktayız... "Sonra
uzunluğu yetmiş arşın olan zincire vurun onu: '
Bir arşın ateş zinciri onun için yeter de artar
bile! Fakat uzatma ve korkutmanın vurgusu `yetmiş'in söylenişi
ve görünümünden etkinlik kazanmaktadır. Gözetilen bu
olsa gerektir...
|
|
O |
|
O |
|