O |
Hakka
|
O |
|
13- Sura birinci üfleme üflendiği,
14- Yer ve dağlar yerlerinden kaldırılıp
bir çarpışla birbirlerine çarpıldığı
zaman,
15- İşte o vak'a olmuştur.
16- Gök yarılmış, o gün o; zayıflamış
sarkmıştır.
17- Melekler de onun kenarlarındadır. O gün
Rabblerinin tahtını, bunların da üstünde sekiz (melek)
taşır.
Biz, kıyamet günü sur'a üfleneceği, onun
ardından bu olayların oluşacağına
inanır, bunun dışında bu konuda
ayrıntıya girmeyiz. Çünkü bunun ötesindekiler
duyularla erişilemeyecek şeylerdir. Biz onlara
ilişkin bu özet nasların benzerlerinin
dışında bir kanıta sahip değiliz. Bu
özetin ayrıntısına inmeyi sağlıyacak
başka bir kaynağımız da yoktur. Zaten
ayrıntı nassın hikmetine bir katkı
sağlamaz. Bunun ötesine uzanmaya çalışmak, esasen
yasaklanmış olan "zan"nın peşine
takılmaktan başka bir şey olmayan boş bir
iştir.
Sur'a ilk üfürme, üfürülür üfürülmez bu korkunç
olaylar o üfürülmeyi izleyecekler: "Yer
ve dağlar yerlerinden kaldırılıp bir çarpışla
birbirine çarpıldığı zaman". Yerin
ve dağların yerlerinden kaldırılmaları,
sarsılmaları ve Ortalığın
altını üstüne getiren bir çarpışla
birbirine çarpılmaları sahnesi insanı ürperten
bir sahnedir. İşte insanın, ayaklarının
altında dengeli iken üzerinde güven içinde gezdiği
yer; İşte insanı heybetleri ile,
kararlılıkları ile ürperten yerlerine sağlam
tutunmuş dağlar, bu durumlarına rağmen
yerlerinden kaldırılıp çocuğun elindeki top
gibi birbirlerine çarpılmaktalar. Kuşkusuz, bu, insana
o benzersiz günde görülecek bu kadir güç yanında, kendi
dünyasının küçüklüğünü hissettirecek bir
sahnedir.
Surenin "İşte
o gün o vak'a olmuştur" sözleriyle
değindiği meselenin zamanı; Sur'a bir üfürülüşle
üfürülüp yer ve dağlar kaldırılıp bir
çarpışla birbirine çarpıldıkları
zamandır. Ayette geçen; "vâkı'a": "hâkka"
ve "kâri'a" gibi kıyametin isimlerinden bir
isimdir. O kıyamet oluşacaktır. Çünkü oluşması
gereklidir. Yapısı ve gerçekliği gereği
oluşacak olmasıdır. O, kıyametin gerçekliği
konusunda kuşkulanma ve onu yalanlama durumlarına
karşı seçilmiş belirli bir etkileme gücü içeren
bir isimdir.
Korkunçluk, yer ve dağların
kaldırılıp bir çarpışla birbirine çarpılmalarının
oluşturduğu korkunçlukla sınırlı
kalmıyor. O korkunç günde gök de kurtulacak değil:
"Gök yarılmıştır, o gün o, zayıflamış
sarkmıştır."
Biz Kur'an'daki `sema' (gök) kelimesi ile neyin kastedildiğini,
kanıtlanır olarak bilmiyoruz. Fakat, bu eşsiz günde
oluşacak evrensel olaylara değinen bu ve diğer
nasların tümü, o gün bu görünen evrenin düğümünün
çözüleceği; bu, duyarlı, göz kamaştıran
sistem içinde tutulmasını sağlayan koruyucu
unsurlar ve bağlantıların bozulacağı, düzen
içinde yaşamını sağlayan yasaların
bağlayıcılığından
kurtulmasının ardından parçalarının
dağılacağına işaret etmekteler.
Günümüz astronomi bilginlerinin; salt bilimsel mülahazaları
ve bu evrenin yapısına ilişkin çok az olan
bilgilerine dayanarak; evrenin sonu olacağını söyledikleri
ortamın biraz Kur'an'ın söylediğine benzemesi,
kıyametin gerçeğine ilişkin garip bir
rastlantıdır belki de...
Bize gelince, kesin Kur'anî naslar aracılığı
ile diğer her şeyden ilgiyi kesen bu sahneleri neredeyse
adeta seyrediyoruz. O naslar özet olup genel birşeye
işaret ediyorlar. Biz bu nasların işaret
ettiği yerde duruyoruz. Çünkü onlar bize göre durumun
mahiyetine ilişkin yegane güvenilir haberlerdir. Çünkü
onlar, durumu oluşturan, yaratan,
yarattığını eksiksiz bilenden gelmedirler.
Neredeyse biz evrene oranla toz parçacığı gibi küçük
olan yerin dağları bu kütleleri ile kaldırılıp
birbirine çarpılırken seyrediyoruz. Yine neredeyse, göğü
parçalanmış, sarkmış,
yıldızları dağılmış sönmüş
olarak seyrediyoruz. Bunların hepsine, göz önündelermişcesine,
tam bir etkinlikle sahnelenen canlı Kur'anî naslar aracılığı
ile ulaşıyoruz.
Sonra sahneyi Allah'ın celali kaplıyor; üfürüş,
çarpma, yarılma ve dağılmanın hisse yönelttiği
gürültü ve kargaşa diniyor; sahnede tek ve kâhir olanın
tahtı beliriyor:
"Melekler de onun kenarlarındadır. O gün
Rabbinin tahtını, bunların da üstünde sekiz (melek)
taşır."
Melekler yarılan göğün çevresinde, taht da onların
üstünde ve tahtı sekiz yaratık taşıyor...
Sekiz melek veya onlardan sekiz saf ya da tabakalarından
sekiz tabaka veyahut ne olduklarını şu an için
sadece Allah'ın bildiği sekiz yaratık... Biz
onların, kimler olduklarını bilmiyoruz. Tahtın
ne olduğu, nasıl taşındığı
konusunda da bilgimiz yok. Haklarında bilgimiz olmayan ve
Allah'ın bize ulaşan bilgileri konusunda, bizi sorumlu
tutmadığı bu gaybleri oldukları gibi
bırakıyor yorum yapmıyoruz. Gayblerin, mahiyeti
üzerinde durmadan onların ön plana çıkmalarına
neden olan eşsiz özelliklerine geçiyoruz ki; bizden istenen
de o özelliklerini iç dünyamızda özümlememizdir. Bu
olayların dile getirilmesinde gözetilen de; o benzersiz gün
ve ortamda ortaya çıkacak olan sınırsız güçlülük,
varlıkların o güce baş eğmiş
durumları ve kapıldıkları korkuyu insan
kalbine hissettirmektir.
|
|
O |
|
O |
|