9- Firavun, ondan öncekiler ve yerle bir olan şehirler o
hata ile geldiler.
10- Böylece Rablerinin elçisine isyan ettiler. Bu yüzden
onları, şiddeti gittikçe artan bir yakalayışla
yakaladı.
Firavun Mısır'da yaşardı -sözü edilen
Musa'nın çağdaşı olan Firavun- O'ndan
öncekilerin ayrıntısına girilmiyor. "El-Mu'tefikât"
ile Lût kavminin yıkılmış kentleri
kastediliyor. Kelime, yalana uyanlar veya alt üst olanlar anlamınadır.
ifade bunların hepsinin yaptıklarını "Hepsi
günahkardı" sözüyle özetliyor.
"Rabblerinin
elçisine karşı geldiler." Onlar
çok sayıda peygambere karşı geldiler. Fakat, o
peygamberlerin gerçeklikleri ve mesajlarının özü bir
olduğundan; Kur'an onları bir tek gerçeği temsil
eden bir peygamber olarak dile getiriyor. Bu, Kur'an'ın ilham
veren eşsiz değinilerinden birini oluşturuyor.
Surenin havası ile uyumlu bir korkunçluk ve keskinlik
hissettiren söylem içinde özet olarak onların
sonlarım da dile getiriyor: "O da onları
şiddeti gittikçe artan bir yakalayışla
yakaladı."
Gittikçe şiddetlenen, her şeyi örtüp saran...
Kelime "gittikçe şiddetlenen" anlamı ile
ayrıntıya girmeyen anlatımın korku salan
havasıyla uyum gösterdiği gibi; "râbiye"
olan söylenişiyle de "tagiye" olan Semud kavmi ve
"âtiye" olan Ad kavminin yakalanışlarının
isimlerine uyum göstermektedir.
Sonra tufan ve akıp giden gemi tablosunu çizerek, Nuh
kavminin yakalanıp yokedilişlerine dikkat çekiyor. Aynı
zamanda, türedikleri atalarının
kurtarılışlarına değinerek onlara
sunduğu nimeti hatırlatıyor. Fakat onlar bu nimete
karşılık şükretmemişler ve bu büyük
mucizelerden ibret almamışlar.
11- Sular kabarınca biz sizi akıp giden (gemide)
taşıdık ki;
12- Onu size bir ibret yapalım ve belleyen kulaklar onu
bellesin.
Taşan su ve azgın su üzerinde akıp giden gemi
sahneleri surenin verdiği diğer sahneler ve çağrışımlarla
uyum halindedir. Yine bunun gibi, "câriye" ve "vâiye"nin
ses tonu da, bu bölümdeki kafiyenin vurgusu ile uyum içinde.
Şu değinideki etkinlik ne eşsizdir: "Ki onu
size bir ibret yapalım, belleyen kulaklar onu bellesin:' Bu;
tüm geçen uyarılar, günahta ısrar edenlerin
karşı karşıya kaldıkları sonlar, tüm
geçen mucizeler, öğütler ve bu gafillerin atalarına
lutfedilen Allah'ın bu nimetlerine rağmen; dini
yalanlayan donuk kalblere ve işitme yoksunu kulaklara etki
edebilecek nitelikte bir ifade.
Bu insanı ürperten helak edici keskin sahnelerin
korkunçluklarının tümü; yalanlayanların
cezalandırılışı görmelerine rağmen,
yalanlayıcıların yalanladığı en büyük
korkunçluğun, kıyametin korkunçluğunun
yanında küçük önemsiz kalır.
insanı ürperten boyutlarına rağmen, günahkar
kavimlerin cezalandırılışlarındaki korkunçluklar;
o önemli toplama gününün sınırsız vurgusu ile
kıyaslandığında sınırlı
önemsiz kalacaklardır kuşkusuz. Bu girişin
ardından burda, o günün korkunçluklarını açarak
konunun sunuşunu tamamlıyor. O günün korkunçlukları
sanki önceki sahneleri küçük bırakan
tamamlayıcılardırlar: