O

Hakka

O

   

4- Semûd ve Âd, mutlaka patlak verecek olan kıyameti yalan saydılar.

5- Böylece Semûd korkunç bir sesle yıkıma uğratıldı.

6- Âd'a gelince onlar da, uğultu yüklü, azgın bir kasırga ile yıkıma uğratıldı.

7- Onu, yedi gece ve sekiz gün, aralık vermeksizin onların üzerine musallat etti. Öyle ki, o kavmi, orada içi kof hurma kütükleriymiş gibi onların çarpılıp yere yıkıldığını görürsün.

8- Şimdi onlardan hiç arta kalan görüyor musun?

Bu "el-Kâri'a" kıyamet için yeni bir isim. Bu kelime gerçekleşme yanında çarpma anlamı da taşır. O ok ucundan türetilmiştir. O delicidir. "El-Karğ", sert cisme benzeri ile vurup oymak, delmek anlamınadır. Kıyamet (Kâri'a) de kalpleri korku, evreni ise yıkımla delecek oyacaktır. Kelime ses tonu ile de sallayıp sarsmakta, delmekte, korkutmaktadır. Semud ve Ad kavimleri onu yalanlamışlardı. Şimdi yalanlamanın nasıl olduğuna bakalım:

"Semud'a gelince, azgın bir vak'a ile helak edildi: '

Başka ziyaretlerde de anlatıldığı gibi, Semud kavmi, hicazın kuzeyinde Şam'la Hicaz arasındaki örelerde yaşarlardı. Kur'an'ın başka yerde belirttiği üzere yakalanışları sesle oldu. Kur'an burda sesin adını bırakıp niteliğini veriyor: "el Tâgiye" (azgın). Nedeni, bu niteliğin surenin havasına uygun düşen ürkünçlüğü artırması ve söylenişinin bu kesimdeki durakların vurgusuna uyum göstermesi. Semud kavmi konusunda onları üst üste yığıp bürüyen, yok eden yalnız bu mucizeyi hatırlatmakla yetiniyor.

Ad kavmi konusunda ise; onun uğradığı felaketin ayrıntısına inerek sözü uzatıyor. Felâketin darbesi etkinliğini koruyarak yedi gece, sekiz gün devam ediyor. Oysa Semud'un uğradığı felaket çok çabuk olmuş bitmişti. Normal ölçüleri aşan bir ses duyulmuş olay tamamlanmıştı: "Ad kavmi ise uğultulu, azgın bir kasırga ile helâk edildi." Metinde geçen "el-rîh el-sarsar" çok soğuk rüzgar anlamınadır. Sözlerin söylenişi ile rüzgarın eserken çıkardığı sesi veriyor. Kur'an azgınlık niteliğini de vererek, rüzgarın etkinlik havasını artırıyor ki; Ad kavminin Kur'an'da başka yerlerde dile getirilen zorbalığı ile uyumlu olsun. Onlar arap yarımadasının güneyinde Yemen'le Hadramevt arasında kum tepeleri üzerinde otururlardı. Çok zorba ve saldırgandılar. İşte tutumlarına uygun düşen sert, soğuk rüzgar onlara; "Allah onu, yedi gece sekiz gün ardı ardına onların üzerine musallat etti." "El-Husum", keskin ve özelliği sürekli anlamınadır. ifadede `yedi gece sekiz gün' olarak belirlenen bu uzun zaman sürecinde devam eden yıkıcı uğultulu kasırganın görünümünü çizdikten sonra; göz önünde duran görünüme dikkat çekiyor: "O kavmi orada, içi boş hurma kütükleri gibi yere serilmiş görürsün." İşte görüyorsun .. İşte görüyorsun manzara ortada duruyor... Anlatım, kalıcılık sağlaması için onu ısrarla hisse sunuyor; "yere serilmiş".... Kavim tümüyle etrafa serpilmiş olarak yere dağılmış durumda. Sanki, içleri yenilip boşalarak kökleri ve gövdeleriyle yere serilmiş hurma kütükleri. Kuşkusuz bu apaçık gözönüne dikilen bir sahne. Yıkıcı, uğultulu kasırganın ardında kalan hazin hareketsiz bir sahne. "Onlardan hiç geri kalan görüyor musun? Hayır!.." Onlardan hiç geri kalan yok!.

Ad ve Semud kavimlerinin durumu bu. Bu, aynı zamanda onların dışındaki yalanlayanların da durumudur. Gelen iki ayette konuyla ilgili çeşitli olaylar özetleniyor:

 

 

O

 

O