Son peygamberlikten önce bütün peygamberlik misyonu için
geçerli olan değişmez kural; peygamberlerin
Allah'ın ayetlerini getirmeleri, buna karşılık
yalanlayanların bunları yalan saymalarıdır.
Şu halde Hz. Peygamber -salât selâm üzerine olsun- daha
önce benzeri görülmemiş, alışılmadık
bir mesajla gelmediği için müşriklerin onu
yalanlamaları normaldir. Ama sonuç bellidir. Kural her zaman
için yürürlüktedir.
"Nuh'un soydaşları, Adoğulları ve
Semudoğulları da peygamberlerini
yalanlamışlardı."
"İbrahim'in soydaşları Lût'un soydaşları
da öyle."
"Medyenliler'de öyle."
Hz. Musa ise özel bir cümle ile sözkonusu ediliyor:
Bunun ilk nedeni Hz. Musa'nın diğer peygamberler gibi
kendi kavmi tarafından değil de Firavun ve
kurmayları tarafından yalanlanmış
olmasıdır. İkincisi de, Hz. Musa'nın
getirdiği ayetleri açıklamak, sayılarını
belirtmek, beraberinde yaşanan olayların önemine işaret
etmektir. Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, yüce
Allah belli bir süre kâfirlere mühlet verir. -Kureyşliler
e mühlet verdiği gibi.- Sonra onları
kıskıvrak yakalar, şiddetle cezalandırır.
Burada dehşeti ifade etmek,
şaşkınlığı dile getirmek için bir
soru yöneltiliyor.
"Onlara indirdiğim darbe nasıldı?
Ayette geçen "Nekir" çok katı bir inkâr tavrını
ifade etmektedir. Bu da değişime eşlik, etmektedir.
Bu soruya verilecek cevap ise bellidir. Korkunç bir belirsizlik;
ya bir tufan, ya bir yokoluş, ya bir deprem, ya bir
kasırga ya da öldürücü bir korku...
Bu geçmiş toplumların yok edilişleri son derece
hızlı bir şekilde sunulduktan sonra geçmiş
milletlerin yok edilişleri genel olarak anlatılıyor
bu sefer: