Yüce Allah'ın dokunulmaz evi için koyduğu bu sistem,
insanların dokunulmaz bölgeler icad etmek amacı ile
yaptıkları tüm girişimleri geride bırakan bir
uygulamadır. Burada silahlar bırakılır, düşmanlar
birbirlerinden emin olurlar. Burada kan dökülmez, herkes barınacağı
bir yer bulur burada. Ama bu herhangi bir insanın lütfu değildir.
Tüm insanların eşit olduğu evrensel bir
haktır.
Mekke'de sahiplerinin oturmadığı evlerin
üzerinde kişisel mülkiyetin caiz olup olmadığı
konusunda fıkıh bilginleri arasında görüş
ayrılıkları vardır. Ayrıca kişisel mülkiyeti
doğru bulanlar arasında bu evlerin kiraya verilip
verilmeyeceği konusunda farklı görüşler ileri sürülmüştür.
İmam Şafii -Allah rahmet etsin- Hz. Ömer'in -Allah
ondan razı olsun- Safvan b. Ümeyye'den Mekke'de bir evi
dört bin dirheme alıp orasını hapishane
yaptığını delil göstererek Mekke'de ev alma,
miras bırakma ve kiraya verme görüşünü benimsemiştir.
İshak b. Raheveyhi -Allah rahmet etsin- Mekke'de ev miras
bırakmayı kiraya vermeyi doğru bulmamış
ve şöyle demiştir: Hz. Peygamber -salât ve selâm
üzerine olsun- Ebu Bekir ve Ömer -Allah onlardan razı
olsun- vefat ettiklerinde Mekke'deki bütün evler sahipsizdi.
İhtiyacı olan otururdu. İhtiyacı olmayan da
başka bir ihtiyaç sahibine devrederdi. Abdürrezzak
Mücahit'ten, o da babasından Abdullah b. Ömer'in -Allah
ondan razı olsun- şöyle dediğini rivayet eder:
Mekke'deki evleri satmak, kiraya vermek helal değildir.
Yine Abdürrezzak İbn-e Cureye'den şöyle rivayet eder:
Ata haremdeki evleri kiraya vermeyi yasaklamıştı.
Bana haber verildiğine göre Hz. Ömer Hacıların
gelip avlularında barınmaları için, evlere kapı
yapılmasını yasaklamıştı. İlk
defa evine kapı yapan da Süheyl B. Amr'dı. Hz. Ömer
bunun nedenini sormak üzere kendisine bir mektup gönderince
şu cevabı vermişti: "Ey mü'minlerin emiri,
bana mühlet tay. Ben ticaretle uğraşan biriyim. Yük
hayvanlarımı barındırmak için iki kapı
yapmak istedim. Bunun üzerine Hz. Ömer "Sana izin verilmiştir''
der. Abdürrezzak Ma'mer'den o dà Mansur'dan o da Mücahit'ten
Hz. Ömer'in şöyle dediğini rivayet eder: "Ey
Mekkeliler evlerinizi kapı vurarak kapatmayın,
yabancılar diledikleri zaman gelip konaklayabilsinler"
İmam Ahmet -Allah rahmet etsin bütün kanıtları
birleştirerek orta yolu tutmuş ve Mekke'de ev
alınabileceğini, miras da
bırakılacağını ama kiraya
verilemeyeceğini söylemiştir.
Böylece İslâm bir barış bölgesi, bir
güvenlik yurdu, tüm insanlara açık bir insanlık evi
oluşturmakla bütün sistemleri farklı bir şekilde
geride bırakmıştır:
Kur'an-ı Kerim bu dosdoğru sistemi çarpıtmak
isteyenleri acıklı bir azapla tehdit ediyor.
"Kim orada zalimce bir tutum takınarak Allah'ın
emirlerini çiğnerse kendisine acıklı bir azap
tattırırız."
Peki böyle bir şeyi isteyene ve yapana ne oluyor ki buna
yelteniyor? Kur'anın ifade tarzı
sakındırmanın etkisini arttırmak,
kararlılığı daha iyi vurgulamak için sırf
böyle bir şeyi istemekle bile onları azapla tehdit
ediyor. Bu da Kur'an-ı Kerim'deki ifade tarzının
inceliklerindendir.
Ayetteki "İnne" edatının haberinin
telaffuz edilmemesi de ifade tàrzının inceliklerinden
biridir. Burada onlara ne yapılacağından,
durumlarının ne olacağından ne gibi bir cezaya
çarptırılacaklarından sözedilmiyor. Sanki bu
özelliklerinin sözkonusu edilmesi, diğer bütün
özelliklerine değinilmesine gerek bırakmıyor gibi.
Bu, onların durumunu ve akıbetlerini ortaya koyuyor
çünkü.
KÂ'BE'NİN YAPILIŞ AMACI VE HAC
Ardından surenin akışı, müşriklerin
ele geçirdikleri, içinde putlara ibadet ettikleri, Allah'ın
bir ve ortaksız olduğuna inanan ve şirkten
arınan kimselerin ziyaret etmesine engel oldukları bu
dokunulmaz evin ilk defa nasıl kurulduğuna
değiniyor. Rabb'inin direktifi ve yol göstericiliği ile
Hz. İbrahim'in selâm üzerine olsun- bu evi kurmasına,
ev kurulurken dayandığı temele, tevhid temeline,
evin kuruluş amacına, yani tek ve ortaksız Allah'a
kulluk yapmaya, bu evin ziyaretçilere ve Allah için orada ibadet
edenlere ayrılmış olduğuna değiniyor.