O |
Hac
|
O |
|
14- Allah, iman edip iyi ameller işleyenleri
altlarından çeşitli ırmaklar akan cennetlere
yerleştirir. Hiç kuşkusuz Allah istediğini yapar.
Şu halde bir musibete uğrayan, bir imtihana tabi
tutulan kişi sabretmeli, sarsılmamalıdır.
Allah'ın rahmetine, yardımına, zararı
giderebileceğine, onun yerine bir ödül verebileceğine
olan güvenini sürdürmelidir.
Ama yüce Allah'ın dünya ve ahiretteki yardımına
olan güvenini yitiren; imtihanın en zorlu anında,
sıkıntının en dayanılmaz noktasında
Allah'ın yardımından ümit kesen biri, artık
istediğini yapabilir, dilediği tarafa gidebilir. Fakat
bu, içinde bulunduğu sıkıntıyı
gidermeyecektir, başındaki musibeti
değiştirmeyecektir.
15- Kim dünyada ve ahirette Allah'ın kendisine
yardım etmeyeceği vehmine (sanısına)
kapılırsa evinin tavanına
bağlayacağı bir ipi boğazına geçirdikten
sonra onu kessin ve arkasından baksın bakalım, bu
girişin umutsuzluktan kaynaklanan öfkesini giderebiliyor mu?
Bu, insanın içindeki kini ve bu kinin neden olduğu
davranışları sergileyen son derece hareketli bir
sahnedir. Allah ile bir bağı bulunmayan insanın,
bir zarara uğradığında, iç sıkıntısının
doruklara ulaştığı anı
somutlaştırmaktadır.
Sıkıntı anında Allah'ın
yardımından ümidini kesen biri,
ışığın geleceği bütün yolları,
huzur veren tüm esintileri ve bütün kurtuluş ümitlerini
yitirir. Sıkıntının korkunç baskısı
altına girer. İçindeki bunalım dayanılmaz
hale gelir. Üstelik bunlar musibetin, bunalımın
etkisini gittikçe de arttırır.
Yüce Allah'ın dünya ve ahirette kendisine yardım
etmeyeceğini sanan kimse göğe bir ip uzatsın da bu
ipe asılsın ya da boğsun kendini. Sonra ipi kessin
de yere düşsün yahut nefesini kessin boğulsun. Sonra
da baksın bu planı öfkesini giderecek mi?
Ne yazık ki, Allah'ın yardımına ümit bağlanmadığı
sürece musibetlere, imtihanlara katlanmak mümkün değildir.
Allah'a yönelinmedikçe kurtuluş yolu yoktur. Zararı
atlatmak imkânsızdır. Allah'dan yardım istenmedikçe
kurtuluş mücadelesi vermek mümkün değildir.
Karamsarlıktan kaynaklanan hiçbir hareket verimli olmaz, sıkıntıyı
arttırmaktan başka bir işe yaramaz... Zïhninin bu
sıkıntıyla daha çok uğraşmasına,
Allah'ın yardımı gelmediği için bu sıkıntıyı
gidermekten aciz olmasına neden olur. Şu halde
sıkıntıya düşenler, Allah'ın ruhundan
bir soluk getiren bu esintiyi duymak için bu ışık
yolunu sürekli açık bulundurmalıdırlar...
KUR'AN VE BÜYÜK MAHKEME
Doğru yolda ve sapıklıkta olmanın neden
olduğu bu tür durumları ayrıca hidayet ve
sapıklık örneklerini açıklamak için yüce Allah
bu Kur'anı indirmiştir. Kalplerini bu Kur'anın
mesajını algılayacak şekilde açık
tutanlar onunla yollarını bulsunlar diye... Yüce Allah
hidayeti onlara nasip eder böylece...
16- Biz Kur'anı işte böyle açık ayetler
halinde indirdik. Hiç kuşkusuz Allah istediği kimseyi
doğru yola iletir. "
Yüce Allah'ın iradesi hidayet ve
sapıklığın sürekli yarış içinde
olmalarını öngörmüştür. Bu yüzden hidayeti
isteyen birisi için yüce Allah'ın iradesi, bu konudaki
yasası uyarınca o kişinin hidayete ermesi
şeklinde gerçekleşir. Sapıklığı
isteyen için de öyle. Ama burada yalnızca hidayet üzere
bulunma durumunun sözkonusu edilmesi, doğru yolda olan bir
kalbin ihtiyaç duyduğu şekilde ayetlerin
anlamlarının açıklanması nedeniyledir.
Ama farklı inançlara sahip değişik topluluklara
gelince; onların arasındaki sorunu kıyamet günü
yüce Allah çözümleyecektir. Çünkü bu toplulukların
bağlı bulundukları inanç sistemlerindeki hak ve
batıl, hidayet ve sapıklık unsurlarını en
iyi O bilir.
17- Mü'minler, yahudiler, sabiiler, hristiyanlar, ateşe
tapanlar ve Allah'a ortak koşanlar var ya, Allah kıyamet
günü bunlar hakkındaki ayırd edici hükmünü
verecektir. Hiç kuşkusuz Allah her şeyin
tanığıdır.
Bu topluluklar daha önce tanıtılmıştır.
Burada ise, yüce Allah'ın dilediğini doğru yola
ilettiğini, kimin doğru yolda, kimin
sapıklıkta olduğunu bildiğini, herkesi O'nun
hesaba çekeceğini, en sonunda O'na dönüleceğini,
O'nun her şeyi gördüğünü vurgulamak amacı ile sözkonusu
ediliyorlar.
İnsanlar düşünceleri, istekleri ve eğilimleri
ile yöneldikleri halde, onların dışındaki tüm
evren fıtratı gereği yaratıcısına yönelir,
O'nun koyduğu yasalara boyun eğer, O'na yönelip secde
eder.
18- Göklerdeki ve yerdeki tüm varlıkların, güneşin,
ayın, yıldızların, dağların,
ağaçların, hayvanların ve çok sayıda
insanın Allah'a secde ettiklerini, O'nun buyruğuna boyun
eğdiklerini görmüyor musun? Birçok sayıdaki insan da
azaba çarpılmayı haketmiştir. Allah'ın alçalttığı
kimseye hiç kimse onur kazandıramaz. Hiç şüphesiz
Allah dilediğini yapar.
İnsan kalbi bu ayeti düşündüğü zaman, daha
önce kavradığı kavramadığı
yığınlarca yaratık, bildiği
bilmediği bir sürü yıldız ve gezegenin,
insanın üzerinde yaşadığı şu dünyada
yeralan dağlar, ağaçlar ve hayvanların... Bütün
bunların hep birlikte ürpererek Allah'a secde ettiklerini,
başkasına değil sadece O'na yöneldiklerini;
birlikte ve uyum içinde yalnızca O'na yöneldiklerini
görür... Ama insan hariç, Bu birlikten ayrılan sadece
O'dur.
"Birçok sayıdaki insan da azaba çarpılmayı
haketmiştir."
Bu birlik ve beraberlik içinde hareket eden kafilede insanın
aykırı davrandığı göze çarpmaktadır.
Burada azabı hakedenin aşağılanmayı da
hakettiği vurgulanmaktadır.
"Allah'ın alçalttığı kimseye hiç
kimse onur kazandıramaz."
Allah'ın bahşettiğinden başka onur, onun
verdiğinden başka üstünlük yoktur. Kuşkusuz
boyun eğilecek biricik ilah olan Allah'dan
başkasına boyun eğen, alçalır
aşağılanır.
|
|
O |
|
O |
|