Bunca kanıttan sonra Allah hakkında
tartışmaya girmek oldukça tuhaf ve yakışıksız
bir tutum olarak beliriyor. Peki tartışma bilgisizce
başlatılsa ne olur? Hiçbir kanıta dayanmasa, bir
bilgiye uymasa, kalbi ve aklı aydınlatan, gerçeği
ortaya koyan, insanı tartışma götürmez bilgiye
ulaştıran bir kitaptan kaynaklanmasa durum ne olur?
Kur'an ifadesi insanların içinde bulunan bu sınıfın
bir tablosunu çiziyor. Bu tabloda bir kibirlilik durumu, bir
böbürlenme göze çarpıyor.
"Küstahça gerdan kırar."
Bir tarafına yüklenerek yan durur. Bu adam gerçeğe
dayanmadığı için onun yerini kibir ve böbürlenme
ile doldurmaya çalışıyor.
"Amacı, başkalarını Allah yolundan
saptırmaktır."
Kendisi yapmakla yetinmez, başkalarını da
sapıklığa sürükler. Sapan ve saptıran bu
kibirin burnunun sürtmesi, kırılması gerekir.
"Böylesini dünyada rezil edeceğiz."
Rezil rüsva olmak kibirliliğe
karşılıktır. Yüce Allah sapan ve saptıran
kibirlilerin, gururlananların -bir süre bekletse de-
kibirini kırmadan, onların burunlarını sürtmeden
bırakmaz. Kimi zaman daha çok rezil olsunlar, iyice horlansınlar
diye biraz süre tanır onlara. Ama ahiret azabı çok
şiddetlidir, daha acıdır.
"Kıyamet günü de ona kavurucu azabı
tattırırız."
Bir anda ileriye dönük bu tehdit gözle görülen bir
realiteye dönüşüyor. Hem de ayetlerin akışındaki
ufacık bir yönelme ile. Anlatım üslubundan doğrudan
hitap üslubuna geçmek suretiyle:
"Bu ceza, vaktiyle kendi ellerinle işlediğin günahların
karşılığıdır; Allah kullarına
asla haksızlık etmez."
Sanki o anda yakıcı azapla birlikte azarlanıyor,
kınanıyor gibi...
MENFAATÇI YAKLAŞIMLAR
Surenin akışı şimdi de insanlar
arasında bir diğer örneği sunuyor. Her ne kadar o
günkü davet hareketi bu örnekle karşı
karşıya kalmışsa da bu örneğin her
kuşakta yeniden yaşandığını görmek
mümkündür. Bu tip insanlar inanç sistemini kâr-zarar
terazisinde tartarlar. Onlar inancı pazarda alınabilecek
bir meta sanırlar: