KIYAMETTE KURTULUŞA
ERENLER
8- İnanmış
olanların yüzleri, o gün, pırıl
pırıldır.
9-
Yaptıklarından hoşnutturlar.
10- Yüksek bir
bahçededirler.
11- Orada boş söz işitmezler.
12- Orada akan bir kaynak
vardır.
13- Orada yükseltilmiş
tahtlar vardır.
14- Konulmuş
kadehler.
15- Dizilmiş
yastıklar.
16- Serilmiş
halılar vardır.
Diğer yanda,
rahatlığın üzerinde belli olduğu,
hoşnutluk fışkıran yüzler vardır. Bu
yakada buldukları ile rahatlık içinde yüzen, yaptıklarından
sevinen ve karşılığını hayır
olarak bulan, bu yüce ve manevi haz ve duygu ile, yaptıklarından
Allah'ın hoşnut olduğunu görünce bunlardan hoşnut
olma duygusu ile tatmin olan yüzler vardır. Bir kalp için
hayırdan huzur bulmak ve onun sonuçlarından hoşnut
olmak, arkasından da bu sonucu yüce Allah'ı
şerefli hoşnutluğunda ve nimetinde simgelenmiş
olarak görmekten daha doyurucu ve daha sevinç veren birşey
yoktur. Kur'an-ı Kerim buradan hareketle, bu çeşit
mutluluğu, cennetteki bolluktan ve yararlanmaktan elde edilen
mutluluktan daha üstün tutmaktadır. Bundan sonra yüce
Allah, cenneti anlatmakta ve bu bahtiyar insanlara verilecek olan
nimetleri belirtmektedir.
"Yüksek bir
bahçededir". Cennet
olarak yüksek, yüce ve şerefli cennettedirler onlar. Sonra
bu cennetin dereceleri ve makamları da yüksektir. "Yükseklik"
sözcüğü insanın duyusuna özel bir etki bırakmaktadır.
"Orada boş bir söz işitmezler." Bu ifade,
sükunet, sessizlik, esenlik, gönül huzuru, sevgi, hoşnutluk,
sevenler ve sevgililer
arası fısıldaşma ve sohbet havası, içinde
hiçbir hayır ve yarar olmayan boş ve yararsız sözden
uzaklık ve kaçınma olan bir atmosfer
canlandırmaktadır. Sadece bu bile bir başına
nimettir. Yalnız bu bile tek başına bir mutluluktur.
İnsan şu dünya hayatını ve bu hayatta
rastlanan boş ve yararsız sözleri, münakaşaları,
çekişmeleri, itişip kakışmaları, gürültüleri,
düşmanlıkları, anlamsız
karmakarışık sesleri, gürültüleri, bağırıp
çağırmaları, gevezelikleri ve terbiyesizce
konuşulan sözleri hatırladıkça kafasında
canlandırdıkça ortaya çıkan ve değeri
anlaşılan bir mutluluktur. Bunun arkasından insan, "Orada
boş bir söz işitmezler" ifadesinin ilham
ettiği, güvenli sükunete, sakin olan esenliğe,
hoşnutluk veren sevgiye ve ılık bir çağrışım
düşüncesinin kucağına kendisini teslim eder. "Orada
boş bir söz işitmezler." ifadesinin sözcükleri
bile, ılık bir sevinç havası estirir, sözcükler
yumuşakça ve kolayca, gür ve ılık müzikal bir
etki bırakarak kayar gibi dökülür. Bu dokunuş, mü'minlerin
münakaşadan ve boş sözlerden uzak olarak yeryüzünde
sürdükleri hayatlarının cennet hayatından bir parça
olduğunu ve onların bu hayatları ile Şerefli
nimete hazırlandıkları havasını ve
ilhamını verir.
Yüce Allah
İşte böylece, cennetin niteliklerinden olan şu yüce,
şerefli ve parlak anlamı bizlere sunmaktadır.
Arkasından duyuları ve hisleri doyuran nimetler
gelmektedir. Hem de insanoğlunun kafasında
canlandırabileceği biçimi ile yer almaktadır.
Ancak bu nimetler cennete, -tadına varanlardan başka hiçbir
kimsenin bilemeyeceği biçimde- ve cennetliklerin ruhlarının
eriştikleri dereceye göre ayarlanmış olarak
sunulacaktır.
"Orada akan bir
kaynak vardır." Bu
ifadede yer alan "aynun cariye" deyimi,
fışkırıp duran su kaynağı demektir.
Bu ifade cennetlikleri suya kandırmanın yanına güzellik
öğesini de hareket güzelliğini de,
fışkırıp kaynama ve akma güzelliğini de
katıyor. Akan su, insanın hissine canlılık,
titreyen ve çağlayıp akan bir rahatlık verir ve
İşte insanın duygularının derinliklerine
işleyen bu gizli açıdan ruhlara ve gözlere tatmin sağlayan
bir olgudur. "Orada yükseltilmiş tahtlar vardır."
"Yükseklik" sözcüğü, temizlik çağrışımı
vermesinin yanında pis şeylerden arınmış
olma havası da vermektedir.
"Önlerine konulmuş
kadehler". Önlerine
dizilmiş içilmeye hazır kadehler vardır. Ne
istemeye gerek vardır ne de hazırlamaya:.. (Nemarık):
Rahatça yaslanmak için yastıklar ve koltuk minderleri
vardır orada. "Serilmiş halılar vardır"
(Zerabiy) saçaklı... Burada yer alan (zerabiy) saçaklı
yaygılar demektir. Yaygılar oraya buraya süs ve rahat
sağlamak için dizilip serpiştirilmişlerdir. Bütün
bunlar insanların yeryüzünde benzerlerini gördükleri
nimetlerdir. Cennet nimetlerinin yeryüzündeki benzerleri gibi
nitelenmesi insanların kavrayabilmeleri içindir. Bu
nimetlerin asıllarına ve onlardan yararlanmanın
şekli ise cennetteki tat alma duyusuna, yüce Allah'ın
tat alma duyusunu kendilerine bahşetmiş olduğu
bahtiyar insanlara, bırakılmıştır.
Nimetin veya azabın
şeklini araştırmaya kalkışmak ve bu
uğurda karşılaştırmalarda ve
değerlendirmelerde bulunmak boş sözlere dalmak demektir.
Herhangi bir şeyin nasıl olduğunu kavramak kavrama
duygusunun çeşidine bağlıdır. Yeryüzündekiler
bir şeyi yeryüzünün şartları, ortamı ve
orada sürdürülen hayatın şekline
bağımlı olan bir his yapısı ile kavrarlar.
Oraya, ahirete geçtiklerin-de ise, perdeler kalkar, engeller kaldırılır,
ruhlar ve akıllar bağımsız hale gelir. Hatta sözlerin
anlamları bile, tatlarının değişmesinden
dolayı değişmiş ve nasıl olacaksa o
anlamı taşır hale gelmiştir. Tabi bizler
şu an, onların nasıl olacaklarını
kavramaktan aciziz.
Biz bu niteliklerden
algılama yeteneğimiz gücünün yettiği en son
sınıra vararak lezzet duyma, tat alma ve nimetten
yararlanma biçimlerini canlandırsın diye söz ediyoruz.
Çünkü bu dünyada bulunduğumuz sürece tadına
varabileceğimiz budur, gerçek yüzünü ise orada ahirette
yüce Allah bizlere ihsanı ve hoşnutluğu ile
ikramda bulunduğu zaman, bizleri
ağırladığı zaman anlayabileceğiz.
EY İNSAN GÖRMÜYOR
MUSUN?
Öbür dünyada yapılan
bu gezinti sona ermektedir. Arkasından yüce Allah, gözler
önünde durmakta olan ve şu herşeye gücü yeten yaratıcının
idaresini, sanatının eşsizliğini,
yaratıcı olarak benzersizliğini ilham eden ve
şu yönetimin ve planlamanın gerisinde, bu dünya hayatından
sonra, önemli başka şeylerin olacağını,
yeryüzü uğraşısından başka bir
uğraşının bulunacağını,
ölümün bir son olmayıp ondan sonra başka
şeylerin olacağını gösteren şu
varlık alemine dönüyor.