52- De ki: "Kur ân Allah katından gelmiş olup
da sizde onu inkar etmişseniz, söyleyin bana derin bir çıkmazda
bulunan kimseden daha sapık kim vardır?"
Hiç kuşkusuz bu ayağını denk almayı
gerektiren bir ihtimaldir. Peki onlar bu konuda ne gibi yöntemler
alıyorlar?
Bundan sonra surenin akışı, onları bu
ihtimali düşünmek, ölçüp biçmek üzere kendi hallerine
bırakıyor ve uçsuz bucaksız evrene yöneliyor;
gerek evrende gerekse kendi iç alemlerinde gözönünde
bulundurulan bazı planları, takdirleri ortaya koyuyor:
53- Biz onlara iç ve dış alemdeki ayetlerimizi göstereceğiz
ki, o Kur'an'ın gerçek olduğu, onlara iyice belli olsun.
Rabb'inin her şeye şahit olması yetmez mi?
54- İyi bil ki onlar, Rabb'ine kavuşmaktan kuşku
içindedirler. İyi bil ki O, herşeyi
kuşatmıştır.
Bu, surenin içerdiği son mesajdır ve hiç kuşkusuz
büyük ve anlamlı bir mesajdır.
Yüce Allah'ın kullarına -insanoğluna- hem bu
evrenin hem de kendi ruhlarının gizli yönlerinden bazısını
kendilerine göstereceğine ilişkin va'didir. Yüce
Allah, bu dinin, bu kitabın, bu sistemin ve bunu ifade eden
bu sözün gerçek olduğunu anlayana kadar insanlara iç ve dış
alemdeki ayetlerini göstereceğini va'dediyor. Allah'tan daha
doğru söyleyen biri var mı?
Yüce Allah bu sözünü doğrulamış ve bu sözün
verilişinden bu yana geçen ondört asırlık süre
içinde dış alemdeki ayetlerini, iç alemdeki ayetlerini
onlara göstermiştir ve her gün yeniden göstermektedir.
İnsan şöyle bir baktığında,
insanlığın o günden bu yana çok şey
keşfettiğini görür. Evrenin ufukları yüce Allah'ın
dilediği oranda insan ruhunun kilitli, örtülü bölmeleri
önlerinde açılmıştır.
İnsanlar çok şey öğrenmişlerdir.
Eğer nasıl öğrendiklerini kavrayıp şükrederlerse
bunda kendileri için çok hayırlar vardır.
O günden bu yana evrenin merkezi sandıkları dünyalarının
güneşin uydusu ufacık bir zerreden başka bir
şey olmadığını, yine güneşin
milyonlarca benzeri bulunan küçücük bir yuvarlak olduğunu,
dünyalarının, güneşlerinin -ve eğer öğrendikleri
doğruysa- evrenlerinin tabiatını, özelliğini
öğrendiler.
Şayet madde olarak tanımlanan şeyin
varlığı doğruysa içinde yaşadıkları
şu evrenin öz maddesini öğrendiler. Bu evren
binasının temel taşının Atom
olduğunu, Atomun da ışına dönüştüğünü,
dolayısıyle bütün evrenin ışından
oluştuğunu, bütün cisim ve şekillerin çeşitli
yollardan bu ışınlardan meydana geldiğini öğrendiler.
Şu
küçük
gezegenleri hakkında da çok şey öğrendiler. Onun
küre biçiminde bir yuvarlak olduğunu, hem kendi ekseni
etrafında hem de güneşin etrafında döndüğünü,
dünyanın karalarını, okyanuslarını ve
nehirlerini öğrendiler. Yerin altındaki birçok
şeyi ortaya çıkardılar. Bu gezegenin
bağrına yerleştirilmiş, aynı şekilde
atmosferine serpiştirilmiş birçok rızık
kaynaklarını keşfettiler.
Küçücük gezegenlerini büyük evrene bağlayan ve bütün
evreni yönlendiren yasalar sisteminin tek ve değişmezliğini
öğrendiler. Kimisi doğru yolu bularak yasalar sistemini
bilmekten yola çıkarak yasaların
yaratıcısını bildi. Kimisi de saparak bilimin
kabuğunda kalıp özüne inemedi, ötesine geçemedi. Ne
var ki insanlık bilimden dolayı sapıklığa
ve serkeşliğe daldıktan sonra, bilim yoluyla dönecek
ve bu yolla bu kitabın gerçek olduğunu öğrenecektir.
İnsan ruhunun derinliklerinde gerçekleştirilen ilmi
gelişmeler evren alanında yapılanlardan az
değildir. İnsanın bedenine, ruhsal ve bedensel
yapısına, özelliklerine ve sırlarına
ilişkin çok şey öğrendiler. Oluşumunu,
birleşimini, görevlerini, hastalıklarını,
gıdasını ve onun tepkilerini temsil etmeyi,
davranış ve hareketlerinin sırlarını öğrendiler.
Bütün bunlarla ancak yüce Allah'ın yaratabileceği
olağanüstülükler ortaya çıkardı.
İnsanın ruhsal yapısı hakkında da
birşeyler öğrendiler. Ancak bu öğrendikleri
insanın bedensel yapısına ilişkin bilgilerinin
düzeyine ulaşmamıştır. Çünkü ilgileri
büyük bir ağırlıkla insanın aklından ve
ruhundan çok insanın maddi yönüne ve bedeninin organik yapısının
otomatik çalışma sistemine yönelik olmuştur.
Ancak bazı belirtiler ilerde büyük gelişmelerin
olacağını göstermektedir. İnsanoğlu bu
yolda önemli buluşlar peşindedir.
Allah'ın bu va'di her zaman geçerlidir:
"Biz
onlara iç ve dış alemdeki ayetlerimizi göstereceğiz
ki, o Kur'an'ın gerçek olduğu onlara iyice belli olsun."
Bu va'din son bölümünün belirtileri bu asrın
başlarından itibaren dikkat çekici bir şekilde görünmeye
başlamıştır. İman kafilesi çeşitli
vadilerden akarak toplanmaktadır. Sadece maddi ilim yoluyla
kafileye katılan birçok kişi vardır. Daha uzakta
dalga dalga biriken gruplar vardır. Geçmişte neredeyse
bu gezegeni bütünüyle kaplayacak azgın inkar, dinsizlik
dalgasından sonra meydana gelmektedir bu gelişmeler. Ama
bu inkar ve dinsizlik dalgası şu anda
kırılmaktadır. Tüm olumsuz belirtilere rağmen
kırılmaktadır. Şu içinde yaşadığımız
yirminci yüzyıl bitmeden bu dalga tamamen ortadan kalkacak
veya etkisiz hale gelecektir, inşaallah. Ve Allah'ın
kesinlikle gerçekleşecek olan va'di yerine gelecektir.
"Rabb'inin herşeye şahit olması yetmez mi?"
Çünkü O, sonsuz bilgisine ve sınırsız görmesine
dayanarak söz verir.
"İyi bil ki onlar, Rabb'ine kavuşmaktan
kuşku içindedirler."
Onların bu şekilde davranmaları Allah'la
buluşma konusunda duydukları kuşkudan
kaynaklanıyor. Oysa bu kesindir.
"İyi bil ki O herşeyi
kuşatmıştır."
Onunla buluşmaktan nasıl kaçabilirler ki? Allah herşeyi
kuşatmıştır.