O |
Fussilet
|
O |
|
49- İnsan hayır istemekten yorulmaz. Ancak kendisine
bir şer dokundumu hemen üzgündür, ümitsizdir.
50- Eğer kendisine dokunan bir zarardan sonra biz ona bir
rahmet taddırırsak: "Bu benim hakkımdır;
kıyametin kopacağını sanmıyorum. Rabb'ime
götürülmüş olsam bile muhakkak O'nun yanında benim için
güzel şeyler vardır" der. Biz inkar edenlere,
yaptıklarını mutlaka haber vereceğiz ve
mutlaka onlara acı azabdan taddıracağız.
51- İnsana bir nimet verdik mi yüz çevirir; yan çizer.
Ona bir şer dokundu mu yalvarıp durur.
Bu, Allah'ın yol göstericiliği ile yolunu
bulup dosdoğru hareket etmeyen insan ruhunun gerçek ve ince
bir tablosudur. Bu tip insanların ruhlarının
değişkenliğini,
zayıflığını, ikiyüzlülüğünü,
iyiliğe düşkünlüğünü, nankörlüğünü,
bollukla gururlanıp, dara düşünce feryadı
basmasını tasvir eden bir resim... Gerçekten ilginç ve
incelikli bir tasvir.
Şu insan iyilik istemekten bıkmaz. Her yanı
iyilik ve nimetle dolsa yine de ister, tekrar tekrar ister. Hep
kendisi için ister ve istemekten usanmaz. Eğer kendisine
zararın ucu dokunsa -ama sadece dokunsa- tüm ümidini,
bekleme direncini yitirir. Bu zarardan kurtulamayacağını,
bir çıkış noktasını
bulamayacağını sanır. Sebeplerden elini çeker,
göğsü daralır, üzüntüsü, sıkıntısı
büyüdükçe büyür. Allah'ın rahmetinden ümidini keser,
onun gözetimi hakkında karamsar olmaya başlar. Çünkü
Rabb'ine güveni azdır, bağları zayıftır.
Yine insana, eğer yüce Allah uğradığı
bu zarardan sonra ona merhamet edip katından bir iyilik
tattırırsa nimeti küçümser ve Allah'a şükretmeyi
unutur. Rahatlıkla aklını başından
alır ve nimetin kaynağını unutur. "Bunlar
benimdir, bunları hakkederek elde ettim ve hep bu nimetler içinde
yaşayacağım" der. Ahireti unutur ve
kopmasını uzak bir ihtimal olarak görür: "Kıyametin
kopacağını sanmıyorum" der... Kendi
kendine dişinir, böbürlenir. Allah'a karşı büyüklenir.
Kendisinin seçkin bir yerinin olduğunu sanır.
Kıyameti ve Allah'ı inkar eder. Buna rağmen
Rabb'ine döndürülecek olursa katında
ayrıcalıklı bir yerinin olduğunu düşünür.
"Rabbime
götürülmüş olsam bile muhakkak O'nun yanında benim için
güzel şeyler vardır." Hiç
kuşkusuz bu, onun kapıldığı gururun
ifadesidir... Tam bu sırada, yerinde bir tehdit geliyor:
"Biz inkar edenlere, yaptıklarını mutlaka
haber vereceğiz ve mutlaka acı azaptan
tattıracağız."
Şu insana yüce Allah nimet bahşettiği zaman, büyüklenir,
azgınlaşır. Uyarılara sırt çevirir ve
kimseye aldırmadan bir başına pervasızca
çekip gider. Ancak kendisine zararın ucu dokunur dokunmaz,
alçalır, yıkılır, küçülür ve basitleşir.
Durmadan yalvarır yakarır. Bu durumdan kurtulmak için
uzun uzun dua eder.
Ne büyük dikkat!.. İnsan ruhunun büyük-küçük her
özelliğini ortaya koyan ne incelikli bir gözlem! Çünkü
onu anlatan, yüce yarâtıcısıdır. İnsan
ruhunun geçtiği yolları ve onun her zaman bu dolambaçlı
yollardan geçtiğini bilen yüce Allah'tır onu anlatan.
İnsan doğru yolu bulup dosdoğru hareket
etmediği sürece bu dolambaçlı yollardan kurtulamaz.
Her türlü örtüden soyutlanmış, bütün
perdelerden sıyrılmış şekilde gözler
önüne serilen bu insan ruhunun sergilendiği sahnenin
ışığında onlara soruluyor: Eğer bu
yalanladığınız kitap Allah katından
gelmişse ve bu tehdit gerçekse o zaman ne yapacaksınız?
Kendinizi, Allah'ın kitabını yalanlamanın, ona
karşı çıkmanın korkunç akıbetine
doğru sürüklediğinizin farkında
mısınız?
|
|
O |
|
O |
|