O |
Fussilet
|
O |
|
39- Onun ayetlerinden biri de şudur: Sen toprağı
boynu bükük kupkuru görürsün. Onun üzerine suyu döktüğümüz
zaman titreşir ve kabarır. Onu dirilten Allah elbette
ölüleri de diriltir. O'nun herşeye gücü yeter.
Burada Kur'an-ı Kerim'in yerine göre uygun ifadeler
seçmeye ne kadar özen gösterdiğinin üzerinde durmak
istiyoruz. Ayette boynu büküklük olarak ifade edilen yerin
durumu, üzerine suyun inmesinden önceki hareketsizliğidir.
Üzerine su döküldüğü zaman titreşiyor,
kabarıyor. Sanki yerin bu hareketi, hayat bahşeden
sebeplere karşı yüce Allah'a yönelik bir şükür,
bir ibadet ifadesidir. Çünkü bu ayetin içinde yeraldığı
atmosfer, ibadet, tesbih ve boyun bükmeyi anlatan ayetlerin oluşturduğu
atmosferdir. Bu yüzden yeryüzü sahnede yeralan uygun bir duygu
ile, uygun bir hareket ile sahnenin vermek istediği mesafe
katkıda bulunan bir şahısmış gibi
sunuluyor...
Buna benzer ifadelerdeki sanatsal ahengi vurgulamak için
"Kur'an'da Edebi Tasvir" kitabından bir sayfa
iktibas etmek istiyoruz.
"Kur'an-ı Kerim yeryüzünün yağmur
yağmazdan, bitki yeşermezden önceki durumunu bir
keresinde "kuru", bir keresinde de "boynu bükük"
şeklinde ifade etmiştir. Bazıları bunun sadece
bir ifade çeşitliği olduğunu sanmaktadırlar.
Şu halde bu iki nitelendirmenin sözkonusu edildiği
yerlere bakalım. Bu nitelendirmeler iki farklı yerde geçmektedir:
Yeryüzünün "kuru" olarak nitelendirilmesi
şu ayette geçiyor:
"Ey insanlar, eğer öldükten sonra dirileceğinizden
kuşkunuz varsa, biliniz ki, gücümüzü kanıtlamak için
sizi önce topraktan, sonra spermadan, sonra embriyodan, sonra yapısı
belli belirsiz bir çiğnemlik et parçasından
yarattık. Size belirtmek için dilediğimizi belli bir sürenin
sonuna kadar rahimlerde tutarız. Sonra da sizleri çocuk
olarak meydana çıkarırız. Böylece yetişip
ergenlik çağma gelirsiniz. Kiminizin erken yaşta
canı alının ve kiminiz de ömrünün en kötü
dönemine kadar yaşatılır ki, bilirken birşey
bilmez olur. Yeryüzünü de kupkuru görürsün. Fakat biz oraya
su gönderdiğimizde titreşir, kabarır ve her gözalıcı
bitkinin çiftini yetiştirir."( Hac
Suresi, 5)
"Boynu bükük" olarak nitelendirilmesi de ayette
oluyor:
"Onun ayetlerinden biri de şudur: sen
toprağı boynu bükük kupkuru görürsün. Onun üzerine
suyu döktüğümüz zaman titreşir ve kabarır."
Bu iki ayete şöyle bir göz atıldığı
zaman "kuru" ve "boynu bükük" kelimelerinin
kullanıldığı yerlerle oluşturdukları
ahenk hemen göze çarpar. Birinci ayetin konusu, diriliş,
canlandırma ve gün yüzüne çıkmadır. Yeryüzünün
"kuru" olarak nitelendirilmesi, sonra titreşip
kabarması ve her güzel bitkiden çifter çifter yeşertmesi
ayetin atmosferi ile ahenk oluşturmaktadır. İkinci
ayette ise, konu; ibadet, boyun bükmek ve secde etmektir. Dolayısıyle
yeryüzünün "boynu bükük" olarak tasvir edilmesi,
ardından üzerine su indirildikten sonra titreşip
kabarması bu ayetin atmosferine uygun düşmektedir.
"Öte yandan birinci ayette olduğu gibi burada yeryüzünün
suyun inmesinden sonra titreşip kabarmasına, bitki
yeşertmesi, gün yüzüne çıkartması,
hususları eklenmiyor. Çünkü ibadet ve secde havasının
egemen olduğu bir atmosferde buna gerek yoktur. Burada
yeralan "titreşip kabardı" ifadesi, oradaki
anlamı ve amacı ifade etmek için kullanılmıyor.
Bu ifade yeryüzünün boynu büküklükten sonraki durumunu anlatıyor.
Burada vurgulanması amaçlanan hareket budur. Çünkü
sahnedeki herşey ibadet kastı ile hareket ediyor. Yeryüzünün
yalnız başına boynu bükük ve hareketsiz kalması
uygun düşmez. Sahne içinde kendilerine özgü hareketleri
ile kulluk sunanlara katılması ve sahnede yeralan
herşey hareket halindeyken onun bir köşede boynu bükük
ve hareketsiz kalmaması gerekir. Bu ise, zihinlerde
canlandırılmak istenen harekette bir ahenk
oluşturmak için, her türlü değerlendirmenin üstünde
çok büyük bir dikkatin, bir özenin göstergesidir..."
Tekrar Kur'an ayetine döndüğümüzde ayetin sonundaki
yorum cümlesinin ölülerin diriltilmesi meselesine işaret
ettiğini, yeryüzünün canlanmasını buna bir
kanıt, bir örnek olarak gösterdiğini görüyoruz:
"Onu dirilten Allah elbette ölüleri de diriltir. O'nun
gücü herşeye yeter."
Buna benzer sahnelerin Kur'an-ı Kerim'de kıyamet günü
ölülerin diriltilmesine bir örnek, aynı şekilde yüce
Allah'ın gücüne bir kanıt olarak sunulmasına
sıkça rastlanır. Yeryüzündeki hayat sahnesi bütün
kalplere yakın bir olgudur. Akıllardan önce kalplere
dokunur, onları uyandırır. Ölüler arasında
hayat unsuru belirmeye başlayınca bu olay, hayatı
var eden yaratıcının ne kadar güçlü olduğunu,
yavaş yavaş ve gizlice bilincin derinliklerine bir mesaj
olarak iletir. Kur'an insan fıtratına en kısa
yoldan ve anlayacağı dilden seslenir.
İnsan bilinci ve duyguları üzerinde çok derin
etkiler bırakan bu evrensel ayetlerin
yeraldığı sahnenin
ışığında, bu göz kamaştırıcı
ve apaçık ayetleri inkar edenlere, onları reddedenlere,
demogoji yapanlara yönelik çok sert bir azarlama ve korkutucu
bir tehdit yeralıyor:
|
|
O |
|
O |
|