Bu ayetler gözler önüne serilmiştir. Bilen, bilmeyen
herkes görür bunları. İnsan kalbi üzerinde dolaysız
bir etki bırakır. İnsan bu evrensel ayetlerin
mahiyetleri ile ilgili bilimsel açıdan bir şey bilmese
bile onların görkemine hayran kalır. Çünkü onlarla
insanın organik yapısı arasında bilimsel
tanımadan çok daha köklü bir bağ vardır. Onlarla
şu insan arasında yaratılış, fıtrat
ve organik açıdan bir bağ vardır.
Dolayısıyle insan ve onlar birbirlerinin ayrılmaz
parçasıdırlar. Organik yapıları bir, öz
maddeleri bir, fıtratları bir, bağlı
bulundukları yasaları bir, ilahları bir. Bu yüzden
insan bu ayetleri derin duygusu ile, yalın
mantığı ile heyecanla algılar.
Bù yüzden Kur'an-ı Kerim çoğu zaman insan kalbinin
dikkatini bu ayetlere çekmekle, içinde bulunduğu gafletten
uyarmakla yetinir. Bu gaflet bazan uzun süreli alışkanlıktan,
bazan da çeşitli engellerden, birikimlerden, müdahalelerden
kaynaklanır. İşte Kur'an-ı Kerim insan kalbini
bunlardan arındırır. Böylece yeniden canlanmasın,
hareket etmesini, uyanmasını, bu dost evrene sempatiyle
bakmasını, kökü derinlere varan eski tanışıklıkla
iletişim kurmasını sağlar.
Burada ayet-i kerimenin işaret ettiği sapma
şekillerinden biri şudur: Bazıları güneş
ve aya yönelik duygularında aşırıya kaçıyorlardı,
onlara sapıkça bir yaklaşım içindeydiler. Allah'ın
yarattığı varlıklar arasında en parlak,
en göz alıcı olanlarına Allah'a daha çok yaklaşmak
gerekçesi ile ibadet ediyorlardı. İşte
Kur'anı Kerim onları bu sapıkça yaklaşımdan
vazgeçirmek, onların karmaşık ve bulanık inançlarını
düzeltmek için inmiştir. Kur'an-ı Kerim onlara şöyle
sesleniyordu: Eğer siz gerçekten Allah'a ibadet ediyorsanız,
güneşe ve aya secde etmeyin. "Onları yaratan
Allah'a secde edin." Çünkü bütün yaratıklar hep
birlikte sadece yaratıcıya kulluk kastı ile yönelebilirler.
Güneş ve ay da sizin gibi yaratıcılarına
kulluk kastı ile yöneliyorlar. Şu halde siz de onlarla
birlikte tek ve ortaksız yaratıcıya kulluk
kastı ile yönelin. Çünkü ibadet sunmaya sadece O layıktır.
İfade içinde güneş ve aya dönük olarak "Halakahunne"
şeklinde dişiler için geçerli olan çoğul zamir
kullanılıyor. Bununla güneşin, ayın ve onlara
benzeyen diğer yıldızların ve gezegenlerin
cinsleri gözönünde bulundurulmuştur. Ayrıca onlardan
söz edilirken akıllı varlıklar için geçerli olan
zamir kullanılıyor ki, bununla onlara hayat ve akıl
nitelikleri yakıştırılmak, gören canlı
varlıklar gibi tasvir edilmek isteniyor.
Eğer bu evrensel ayetlerin sunulmasından ve bu
aydınlatıcı açıklamadan sonra yine de büyüklük
taslayacak olurlarsa, bu hiçbir şeyi ileri veya geri götürmez,
hiçbir şeyi arttırıp eksiltmez. Çünkü onların
dışındaki varlıklar büyüklük taslamadan
yüce Allah'a kulluk sunuyorlar: