68- Onlar Allah'ın yanısıra başka bir ilaha
yalvarmazlar. Allah'ın yasakladığı cana,
sebepsiz yere kıymazlar ve zina etmezler. Bu suçları
işleyenler cezalarını görürler.
69- Kıyamet günü azapları kat kat olur ve
horlanmış olarak ebediyyen bu azabın pençesinde
kalırlar.
70- Yalnız tevbe edip iyi ameller işleyenler hariç.
Allah, böylelerinin kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah
affedicidir ve merhametlidir.
71- Kim tevbe eder de arkasından iyi amel işlerse o
kimse kararlı bir pişmanlıkla Allah'a yönelmiş
olur.
Allah'ın bir ve ortaksız olduğunu kabul etmek
islam inanç sisteminin temelini oluşturur; bu ilke açık,
doğru ve sade bir inanç ile hayat için uygun olan bir
düzene dayanaklık oluşturması mümkün olmayan
kapalı, karışık ve girift
bir inanç arasındaki
yolların ayrılış noktasıdır.
Haksız yere cana kıymaktan sakınmak, insan
hayatının dokunulmaz kabul edildiği bir değer
ifade ettiği güvenli ve huzurlu bir toplumsal hayat ile
kimsenin can güvenliğinin bulunmadığı, hiçbir
amelin ve yapıcılığın huzur
vermediği, ormanlara ve mağaralara özgü hayat arasındaki
yol ayırımını belirleyen bir özelliktir.
Aynı şekilde zina yapmaktan kaçınmak da,
insanın çirkin hayvansal duyguların üstüne çıktığının
bilincinde olduğu, karşı cinsle birleşmesinin
kan ve etin açlığını gidermekten daha üstün
bir hedefinin olduğunu düşündürdüğü temiz bir
hayat ile erkek ve dişilerin sözü edilen açlığı
tatmin etmekten başka birşey düşünmediği
aşağılık ve çirkin bir hayat arasındaki
yolların ayrılış noktasıdır.
Bu üç nitelik Allah'ın
onurlandırdığı insana yakışır
bir hayat ile, ucuz, çirkin ve hayvanlık düzeyindeki aşağılık
bir hayat arasındaki yolların ayrılış
noktasını belirledikleri için, yüce Allah bunları
Allah katında yaratıkların en üstünü ve en
onurluları olan Rahmanın has kullarının
özellikleri arasında sayıyor ve bunların üzerine
son derece sert bir tehdit içeren bir değerlendirme
yapıyor: "Bu suçları işleyenler
cezalarını görürler." Yani azaba çarptırırlar.
Bu azap da arkasından gelen şu ifadeyle açıklığa
kavuşturuluyor: "Kıyamet günü azapları
kat kat olur ve horlanmış olarak ebediyyen bu
azabın pençesinde kalırlar." Onlar sadece kat
kat arttırılmış bir azaba çarptırılmazlar.
Bunun yanında horlanırlar da. Bu ise daha şiddetli
ve daha öldürücü bir azaptır.
Arkasından, tevbe, gerçek iman ve salih bir amelle bu
kötü akıbetten kurtulmak isteyenler için tevbe kapısı
açık bulunduruluyor "Yalnız kurtulmak
isteyenler için tevbe edip iyi ameller işleyenler hariç."
Tevbe edip salip ameller işleyen mü'minlere tevbe
etmeden işledikleri kötülüklerin iyiliklere çevrileceği
ve bunlara yeni iyiliklerin ekleneceği va'dediliyor:
"Allah
böylelerinin kötülüklerini iyiliklere çevirir." Bu
yüce Allah'ın bir lutfu ve
bağışıdır. Doğru yolu bulup
sapıklıktan dönmekten, Allah'ın koruduğuna
girmekten, çöllerden başıboş gezindikten sonra
onar sığınmaktan başka kulun amelleri içinde
bunu karşılayacak bir iyiliği yoktur: "Allah
affedicidir ve merhametlidir."
Tevbe kapısı her zaman açıktır.
Vicdanını uyandıran, geri dönüp sığınmak
isteyen herkes bu kapıdan girebilir. Kim olursa olsun ve ne
kadar günah işlemişse işlesin oraya yönelen hiç
kimse engellenmez, hiçbir sığınmacının yüzüne
kapatılmaz.
Taberani Ebu'l Mugiyre'den, o da Safvan b. Ömer'den, o da
Abdurrahman b. Cübeyr'den, o da Ebu Ferva'dan şöyle rivayet
eder: Ebu Ferve peygamber efendimize -salat ve selam üzerine
olsun- gelerek "Büyük, küçük bütün günahları
işleyen, yapmadığını bırakmayan
birini gördün mü? Böyle birinin tevbesi kabul olur mu?"
dedi. Peygamber efendimiz -salat ve selam üzerine olsun. "Bundan
sonra iyi ameller işle, kötülükleri de terk et. Yüce
Allah bütün kötülüklerini iyiye çevirir" dedi. Ebu
Ferve "Peki yaptığım haksızlıklar,
işlediğim günahlar da mı?" dedi;
Peygamberimiz "Evet" dedi. Bunun üzerine Ebu Ferve
gözden kaybolana kadar tekbir getirerek yürüdü.
Tevbe etmenin kuralı ve şartı da şu
şekilde belirleniyor. "Kim tevbe eder de
arkasından iyi amel işlerse o kimse kararlı bir
pişmanlıkla Allah'a yönelmiş olur" Tevbe
etmek; pişman olmakla, günahtan vazgeçmekle başlar;
tevbenin gerçek olduğunu, içten olduğunu
kanıtlayan salih amelle sonuçlanır. Salih amel,
aynı zamanda günahtan vazgeçmekle ruhta meydana gelen boşluğu
dolduran pozitif bir karşılıktır. Çünkü
günah bir ameldir, bir harekettir. Bu yüzden yerini karşıt
bir hareketle doldurmak gerekir. Aksi taktirde günahtan
vazgeçtikten sonra meydana gelen boşluğu hisseden ruh,
bu etkiyle hatalara sürüklenir. Bu da Kur'anın olağanüstü
eğitim sisteminin gözalıcı belirtisidir. Hiç kuşkusuz
bu sistem insan psikolojisine ilişkin derin bilgiye
dayanmaktadır. Yaratıcıdan daha iyi kim bilebilir
yarattıklarını? O yücedir, eksikliklerden
münezzehtir.
Bu ara açıklamadan sonra ayetlerin akışı
yeniden "Rahman'ın has kullarının"
özelliklerini sunmaya başlıyor.