Bu, islamın fert ve toplumların hayatında gerçekleştirmek
istediği eğitim ve yaşamada gözönünde bulundurduğu
özelliğidir. İslam bütün binasını denge ve
ölçü esaslarına dayandırır.
Müslüman -İslamın sınırlı ferdi mülkiyeti
tanımış olmasına rağmen- kapitalist
toplumda .ve her' alanda ilahi şeriatı hayatına
egemen kılmayan diğer toplumlarda olduğu gibi kendi
malını dilediği gibi harcama özgürlüğüne
sahip değildir. Müslüman savurganlıkla eli
sıkılık arasında bir orta yol benimsemekle yükümlüdür.
Savurganlık kişiyi, toplumu ve malı bozar. Eli
sıkılık ise hem sahibinin hem de çevresindeki
toplumun bu maldan yararlanmasına engel olur, malı
hapseder. Çünkü mal toplumsal hizmetler için kullanılması
géreken toplumsal bir araçtır. Gerek savurganlık
gerekse eli sıkılık hem toplumsal ortamda hem de
ekonomik alanda büyük sarsıntılara,
karışıklıklara neden olurlar. Malı
hapsetmek krizlere yol açar, sınırsız ve
hesapsız şekilde serbest bırakmak da öyle. Bunun
yanında kalpler ve ahlak da bozulur.
İslam hayatın bu yönünü düzenlerken önce ferdin
ruhsal durumundan işe başlıyor. Bu yüzden dengeli
ve ölçülü davranmayı imanın bir özelliği
olarak vurguluyor:
"Bu iki karşıt kutup arasında ölçülü
bir tutum benimserler."
Rahman'ın has kullarının bundan sonraki
özellikleri, Allah'a ortak koşmamaları, adam
öldürmekten ve zina etmekten kaçınmalarıdır.
Acıklı azabı gerektiren bu tür kötülüklerden,
büyük günahlardan uzak durmalarıdır: