O |
Furkan
|
O |
|
35- Andolsun ki, biz Musa'ya Kitabı (Tevratı) gönderdik
ve kardeşi Harun'u` dâ yanına yardımcı olarak
verdik.
36- Onlara "Ayetlerimizi yalanlayan
soydaşlarının uyarmaya gidin" dedik. Sonra o
toplumu kökten yokettik.
37- Nuh'un soydaşlarını da yokettik. Onlar
peygamberlerini yalanlayınca kendilerini suda boğduk, böylece
onları diğer insanların ibret alacakları
acı bir örneğe dönüştürdük ve zalimler için
acıklı bir azap hazırladık.
38- Adoğullârını,
Semudoğullarını, kuyunun yuttuklarını ve
bunlar arasındaki dönemlerde yaşamış bir çok
kuşakları da yokettik.
39- Hepsine bir çok uyarıcı örnekler gösterdik.
Sonra da hepsini kökten yokettik.
40- Ey Muhammed, senin hemşehrilerin, bela yağmuruna
tutulmuş olan o kente uğradılar. Acaba orayı görmüyorlar
mıydı? Hayır, aslında onlar yeniden
dirileceklerini beklemiyorlardı.
Bunlar, Allah'ın ayetlerini yalanlayanların
akıbetini bir film şeridi gibi kısa sürede gözler
önüne seren örneklerdir.
Örneğin Hz. Musa, kendisine kitap veriliyor ve onunla
birlikte kardeşi Harun da bir vezir, bir yardımcı
olarak gönderiliyor. "Ayetlerimizi yalanlayan soydaşlarınıza"
karşı çıkmakla görevlendiriliyor. Öte yandan
Firavun ve kurmayları, Allah'ın ayetlerini
yalanlıyorlardı. Musa ve Harun'un kendilerine peygamber
olarak gönderilmelerinden önce de tavırları buydu,
çünkü Allah'ın ayetleri her zaman ortadadır.
Peygamberler bu ayetleri sadece gafillere hatırlatır.
Konunun akışı içinde ikinci ayet daha bitmeden
onların akıbetleri kısaca fakat sert bir ,ifadeyle
canlandırılıyor: "Sonra
o toplumu kökten yokettik."
Şunlar da Nuh peygamberin kavmi: "Peygamberleri
yalanlayınca kendilerini suda boğduk." Halbuki
onlar sadece Nuh peygamberi yalanlamışlardı. Ama
Nuh peygamber -selam üzerine olsun- onlara hep peygamberin kendi
kavmine sunduğu değişmez ve tek inanç sistemini
getirmiştir. Bu yüzden Nuh peygamberi yalanladıkları
zaman, bütün peygamberleri yalanlamış oldular: "Böylece
onları diğer insanların ibret alacakları
acı bir örneğe dönüştürdük." Örneğin;
Nuh kavminin yaşadığı Tufan olayı,
üzerinden bunca zaman geçmiş olmasına rağmen
unutulmamıştır. Düşünen, düşündüğünden
yararlı sonuç çıkaran bir kalbe sahip olan herkes, bu
olaya baktığında mutlaka ondan ibret alır. "Ve
zalimler için acıklı bir azap hazırladık."
Bu azap hazırdır, bir daha yeniden hazırlama
gereği duyulmaz. Burada zalim yerine "zalimler"
kelimesi ön plana çıkıyor. Amaç onların bu
niteliklerini vurgulamak; azaba çarptırılmalarının
sebebini açıklamaktır. Mesela Ad ile Semud kavimleri,
Eshab-ı Ress (Kör kuyu, yani duvarları örülmemiş
kuyu. Burada sözü edilenlerin Yemame kasabasında
yaşadıkları ve kendilerine gönderilen peygamberi
öldürdükleri söylenmiştir. İbni Cerir bunların
Buruc Suresinde sözü edilen ve aralarındaki mü'minleri ateşe
atarak yakan Ashab-ı Uhdud oldukları görüşünü
benimsemiştir.) ve bir de bu arada geçen yüzyıllar. Bütün
bu toplumlar kendilerine birçok örnekler gösterilmiş
olmasına rağmen bu acıklı akıbeti
hakketmişlerdi. Çünkü söylenenleri düşünmemiş,
yokolmaktan, yerle bir edilmekten korkmamışlardı.
Hz. Musa ve Nuh kavimlerinden, Ad, Semud ve Ashab-ı Ress
toplumlarından ve bunlar arasındaki dönemlerden, bir de
bela yağmuruna tutulan toplumdan -Lut kavmi- sunulan
örneklerin hepsi aynı noktada birleşmektedir.
Bunların tümü aynı hayat tarzını sürdürüyor
ve değişmeyen aynı akıbete uğruyorlar. "Hepsine
birçok uyarıcı örnekler gösterdik" öğüt
alsınlar, ibret dersi çıkarsınlar diye. "Sonra
da hepsini kökten yokettïk." Allah'ın peygamberlerini
ve bu peygamberlerin sundukları ayetleri
yalanlamanın sonu, yerle bir edilmedir, un ufak olmadır,
yok edilmedir. Ayetlerin akışının bu
örnekleri sunarken böylesine hızlı bir üslubu
seçmesi, o toplumların etkileyici akıbetlerini bir an
önce gözler önünde canlandırma amacına yöneliktir.
Bu örneklerin sonunda ise, Lut kavminin azaba uğramış,
harap olmuş yurtlan örnek veriliyor. Kureyşliler yaz
mevsiminde Şam'a yaptıkları ticaret amaçlı
yolculuklarında Sodom şehrinin
kalıntıları arasında, bu toplumun
uğradığı akıbeti olanca dehşetiyle görüyorlardı.
Yüce Allah lavlardan ve taşlardan oluşan volkanik bir
yağmurla onları yoketmiş, yurtlarını
yerle bir etmişti. Ardından ayet, Kureyşlilerin
olaylardan ders almadığını, olaylardan
etkilenmediğini, çünkü onların ölümden sonra dirilişin
gerçekleşebileceğini beklemediklerini, Allah'ın
huzuruna çıkacaklarını
ummadıklarını vurguluyor. Hiç şüphesiz bu,
kalplerin katılaşmasına,
canlılığını yitirip normal işlevini
yerine getiremez hale gelmesine neden olmuştur.
İşte, olumsuz davranışlarının,
kendilerine sunulan mesajdan yüz çevirmelerinin, Kur'an ve Hz.
Peygamberi -salat ve selam üzerine olsun- alaya almalarının
asıl kaynağı budur.
Bu hızlı sunuştan sonra, müşriklesin
peygamberimizi -salat ve selam üzerine olsun- alaya almalarından
söz ediliyor. Bundan önce de Rablerine dil uzatmaları,
Kur'anın indiriliş şekline karşı çıkışları
anlatılmıştı. Bir de kendilerinin kıyamet
gününde toplanmaları esnasında
oluşturdukları dehşet verici sahneler ve kendileri
gibi Allah'ın peygamberlerini yalanlayan toplumların bu
dünyada haràp olmuş, azaba uğramış
yurtları sunulmuştu. Bütün bunlar, müşriklerin
peygamberimizi alaya almaları, ona karşı küstahça
bir tutum sergilemeleri anlatılmadan önce, peygamberimizin
-salat ve selam üzerine olsun- gönlünü hoş tutma
amacı ile yer alıyorlar. Bunun ardından müşriklere
yönelik tehdit, horlama ve hayvanlardan daha aşağı
bir düzeye indirme anlamlarını içeren bir değerlendirme
yapılıyor.
|
|
O |
|
O |
|