20- Senden önceki gönderdiğim bütün peygamberler de
herkes gibi yemek yerler ve çarşıda-pazarda gezerlerdi.
Sizleri biribirleriniz aracılığı ile
sınavdan geçiriyoruz. Acaba karşılaştığınız
sıkıntılara katlanabilecek misiniz diye. Hiç
şüphesiz Rabb'in her şeyi görür.
Eğer bir itiraz varsa bu, Peygamberimizin
kişiliğine yönelik bir itiraz değildir, yüce
Allah'ın yasasına yönelik bir itirazdır. Bu yasa
tasarlanarak ve bilerek yürürlüğe konmuştur, belirli
bir amacı vardır. Okuyalım:
"Sizleri biribirleriniz aracılığı ile
sınavdan
geçiriyoruz."
Yüce Allah'ın hikmetini, tasarısını,
planını kavrayamayanlar bu yasaya itiraz edecekler; yüce
Allah'a, O'nun hikmetine ve desteğine güvenenler bu
itirazlara karşı sabredecekler; ilahi çağrı
yoluna devam edecek; insanlar aracılığı ile ve
insan -işi yöntemlerle kavga verecek, yenecek ve kararlı
direnişçiler bu sınavdan alınlarının
akı ile çıkacaklardır. Okuyoruz:
"Acaba kârşılaştığınız
sıkıntılara katlanabilecek misiniz diye. Hiç
şüphesiz senin Rabbin her şeyi görür.
Yüce Allah karakterleri, kalpleri, varılacak "son"ları,
amaçları görür. Ayetin son cümleciğinde yeralan
"senin
Rabbin" biçimindeki
tamlama ılık meltemler yayan bir sıcaklık
taşır. Peygamberimizin teselli edildiği, gönlünün
alındığı, okşandığı,
kucaklandığı ve yakına
alındığı bu noktada, çağrışımı
ve gölgesi ile kendisine moral ve cesaret aşılamaktadır.
Hiç şüphesiz yüce Allah, kalplerin giriş
kanallarını herkesten iyi görür.
Surenin bu "aşama"sının
başlangıcı ilk "aşama"nın
başlangıcına benziyor. İlk aşamanın
girişinde olduğu gibi müşriklerin yüce Allah'a
yönelik küstahça iddiaları ile Peygamberimize ilişkin
basmakalıp itirazları ve sözde önerileri aktarılıyor.
Yalnız önce Peygamberimize yönelik iddiaları gündeme
getïrilerek kendisi teselli ediliyor, gönlü alınıyor.
Ayrıca müşriklere bu ileri-geri sözleri yüzünden uğrayacakları
ceza hemen açıklanıyor. Aşağıdaki sözlerine
karşılık olarak yapılan bu ceza açıklaması
biribirine bağlı bir dizi Kıyamet sahnesinde
somutlaştırılarak yapılıyor:
"Bize melekler gönderilmeli değil miydi, ya da
doğrudan doğruya Rabbimizi görmeli değil miydik."
Sonra onların Kur'anın indirilişine ilişkin
basmakalıp itirazları sunuluyor, hemen arkasından
Kur'anın niçin peyderpey indirildiği
anlatılıyor daha sonra Peygamberimize müşriklerin
kendisi ile girişeceği her tartışmada
yardım edebileceğine ilişkin güvence veriliyor.
Okuyalım:
"Müşrikler ne zaman karşına saçma bir
itirazla çıkarlarsa,biz sana gerçeği ve susturucu açıklamayı
sunarız."
Arkasından Peygamberimize ve müşriklerin kendilerine,
daha önce Peygamberlerini yalanlayan toplumların
yokediliş sahneleri sunuluyor, bu arada Hz. Lut'un
soydaşlarının yokedilişlerine dikkatler
özellikle çekiliyor. Yolları bu yıkık kentin
yakınından geçtiği halde bu
kalıntılardan ders çıkarmamaları, bu
enkazın acı anlamının kalplerini etkilememesi
yadırganıyor. Bütün bunların arkasından
Peygamberimizin şahsına yönelik alayları ve görevine
ilişkin küstahça dil uzatmaları sergileniyor. Bu
sergilemeyi sert bir değerlendirme, bu arsız sözlerin
sahiplerini aşağılayan, yerin dibine batıran
bir yorum izliyor. Okuyoruz:
"Onlar hayvanlar gibidirler. Hatta hayvanlardan bile daha
sapık yoldadırlar.