O

Fetih

O

   

8- Biz seni şahid, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.

9- Ki Allah'a ve Resulüne inanasınız O'nun dinini destekleyesiniz. O'na saygı gösteresiniz ve sabah akşam O'nu tesbih edip şanını yüceltesiniz.

10- Sana biat edenler, Allah'a biat etmektedirler. Allah'ın eli, onların ellerinin üzerindedir. Kim ahdini bozarsa, kendi aleyhine bozmuş olur. Ve kim Allah'a verdiği sözü tutarsa Allah ona büyük bir mükafat verecektir.

Resulullah gönderilmiş olduğu şu insanlığa şahittir. Kendisine emredileni onlara bildirdiğine, kendisini nasıl karşıladıklarına, içlerinden mü'minler, kafirler ve münafıklar olduğuna, iyiler ve bozguncular olduğuna şahitlik edecektir. Peygamberliğini yerine getirdiği gibi şahitlik de edecektir. Resulullah, mü'minler için hayır, bağışlanma, hoşnutluk ve iyi mükafat müjdecisi kafirler, münafıklar, isyankarlar ve bozguncular için de kötü akıbet, gazap, lanet ve ceza ile korkutucu ve uyarıcıdır.

Resulullah'ın görevi bunlar... Sonra yüce Allah kitabını mü'minlere çevirmekte, bu peygamberlikten güdülen hedefi onlara açıklamaktadır. Bu hedef; Allah'a ve Resulüne iman etmek, sonra imanın gereklerini yerine getirmektir. Buna göre mü'minler, yüce Allah'ın şeriatını ve sistemini destekleyerek yüce Allah'a yardım edecekler, O'nun yüceliğini gönüllerinde duyarak O'na tanzim edecekler, sabah-akşam tesbih ederek hamdederek, O'nu noksan niteliklerden tenzih edeceklerdir. Sabah-akşam deyimi bütün günü üstü kapalı olarak anlatan bir terimdir. Çünkü bir günün iki ucu olan sabah ve akşam o günün bütün zamanlarını içermektedir. Bundan gaye, kalbin her an yüce Allah a bağlı olmasıdır. İşte bunlar; Resulullah'ı müjdeci, şahit ve korkutucu olarak gönderilirken mü'minlerin imanından umulan semerelerdir.

Resulullah onları yüce Allah'a bağlamak ve kendisinin aralarından ayrılması ile kopmayacak sürekli bir biatı yüce Allah ile onların aralarında oluşturmak için gelmiştir. Dolayısı ile Resulullah biat için elini onların elleri üstüne koyunca, bunu ancak ve ancak Allah adına yapmaktadır. Sana biat edenler ancak Allah'a biat etmektedirler. Allah'ın eli onların ellerinin üstündedir." Bu anlatım Resulullah ile aralarındaki biatı canlandıran çok ürpertici ve yüceltici bir anlatımdır. Biata katılan her kişi, elini Resulullah'ın eline koyarken, Allah'ın elinin kendi elinin üstünde olduğunu ve yüce Allah'ın bu biatta hazır olduğunu, biatın asıl sahibinin O olduğunu ve onu yüce Allah'ın aldığını ve O'nun elinin mü'minlerin elleri üstünde olduğunu hissedecektir. Kimin? Yüce Allah'ın. Aman Allah'ım. Ne müthiş, ne hoş ve ne yüce bir olay bu.

İşte bu manzara, insanın aklından, biatı bozma düşüncesini kökünden söküp atmaktadır. Çünkü Resulullah kişi olarak ortadan kalksa bile yüce Allah mevcuttur ve diridir. Allah almakta bu biatı ve O vermektedir. Biatı gözetleyen de kendisidir.

"Kim ahdını bozarsa, kendi aleyhine bozmuş olur."

Her yönden zarar görecek olan odur. Kendisi ile yüce Allah arasındaki kârlı alış-verişten dönmekle zararlı çıkacak olan da odur. Yüce Allah ile kulu arasındaki her biatta ve her sözleşmede sürekli Allah ın fazlından yararlanıp kârlı çıkacak olan kuldur. Çünkü yüce Allah alemlere hiç muhtaç değildir. Allah'a vermiş olduğu ahdı bozup cayınca zararlı çıkacak olan kulun kendisidir. Bunun sonucu olarak yüce Allah'ın gazab ettiği ve çirkin gördüğü caymaya karşılık O'nun gazabına ve cezasına uğrayacak olan da kuldur. Çünkü Allah vefayı ve sözünde sadık olanları sever. "Ve kim Allah'a. verdiği sözü tutarsa Allah ona büyük bir mükafat verecektir."

Evet ifadede yer aldığı gibi, niceliği belirtilip açıklanmayan "Büyük bir mükafat..:' Bu karşılık yüce Allah'ın "büyük" diye nitelediği bir karşılıktır. Yeryüzünün insanlarının az olanı kavrayabilen, sınırlamaya mahkum ve fani akıllarının onu kavrayacak seviyeye asla çıkamayacağı yüce Allah'ın ölçüsü, tartısı ve nitelemesine göre "Büyük bir mükafat"tır .

Söz "biatın içyüzü"ne, biattan dönekliğin tehlikesine ve ahde vefanın önemine gelmişken, ifadenin akışı Allah'a kötü zan beslemeleri ve kendi anavatanında olan ve daha önce iki yıl arka arkaya Medine ye saldıran Kureyş üzerine itmekten, Resulullah ile çıkacak olanların başlarına zarar gelecek diye tahmin yürütüp de geri kalan bedevilere yönelmektedir. Evet ifadenin akışı Resulullah'a,kendisi ve beraberinde bulunanlar sağ-salim geri dönünce onların özür dileyeceklerini haber vermek için onlara yönelmektedir. Kureyşliler Resulullah ile kavgadan vazgeçmiş, onunla savaşmamıştı. Kendisi ile bir anlaşma imzalamıştı. Şartları ne olursa olsun bu anlaşmadan açıkça görülen Kureyşliler geri adım atmışlar, Muhammed'i -salât ve selâm üzerine olsun- kendileri ile savaşı bırakma anlaşması yapılacak ve düşmanlığından çekinilen kendilerine denk bir güç kabul etmişlerdir. Sonra ifadenin akışı, onların asıl, neden kendisi ile gelmediklerini Resulullah'a ifşa etmekte ve onları rezil etmekte, Resulullah ve mü'minlerin önünde kirli çamaşırlarını ortaya dökmektedir. Öte yandan ifadenin akışı, Resulullah ve kendisi ile sefere çıkanlara müjdeli haberler vermektedir. Buna göre onlar yakında kolay ganimetler elde edecekler, onlara katılmayıp geri duran bedeviler bu kolay ganimetlerden elde etmek için kendisi ile gelmeyi isteyeceklerdir. İşte burada ilahi ifadeler, Resulullah'a onlara ne şekilde davranacağını ve nasıl cevap vereceğini göstermektedir. Bu ilahi telkine göre Resulullah onların kendisi ile birlikte yakında ve kolay elde edilecek ganimet için gelmelerini kabul etmeyecektir. Çünkü bu sadece daha önce kendisi ile yola çıkan ve Hudeybiye'de bulunanlara özeldir. Buna karşın yüce Allah onlara başka bir hedef göstermektedir. Bu hedefte güçlük vardır. Ve,güçlü kuvvetli bir toplulukla savaş vardır. Eğer itaat ederlerse büyük mükafat elde edecekler, yoksa daha önce karşı geldikleri gibi yine karşı gelirlerse kendilerine şiddetli bir azap verilecektir.

 

 

O

 

O