Deliller açık, kanıtlar ortada. Meselâ şu yeryüzü
canlı-cansız bütün varlıkları ile gözlerimizin
önünde duruyor. Bu gezegenin hangi bölümünün, hangi
varlığının, yüce Allah'dan başkası
tarafından yaratıldığı iddia edilebilir.
Kim ortaya çıkıp böyle asılsız bir
iddiayı ileri sürebilir? Eğer böyle bir iddiayı
ileri sürmeye yeltenen çıkarsa, yeryüzünün tüm varlıkları
karşısına dikilir, davasının
asılsız olduğunu yüzüne vururlar. Yeryüzünün
bütün varlıkları yaratıcılarının,
yoktan var edicilerinin yüce Allah olduğunu
haykırıyorlar. Her şey bu "yaratma
sanatı"nın göz kamaştırıcı
izlerini üzerinde taşıyor. Hiç kimse bu sanatın
izlerini sahiplenemez. Çünkü bu izler, hiçbir zavallı ve
ölümcül sanatkârın sanat eserlerine benzemez. Evet; "Yoksa
onların, göklerin yaratılmasında payları,
katkıları mı var?"
Böyle bir şey de kesinlikle söz konusu değil.
Çünkü bu müşriklerin hiçbiri gökler ile yerin yaratılışında
ya da sahipliğinde düzmece ilahlarının ortak
olduklarını ileri sürmeye cüret edememişlerdir.
Cinleri ve melekleri Allah'a ortak koşanlar da dahil olmak
üzere hiçbir müşrik, hiçbir düzmece ilah hesabına böyle
bir iddia seslendirmemiştir. Bu konuda en ileri gidenler,
şeytanların kendilerine gökten mesaj getirdiklerini ya
da meleklerin yüce Allah ile aralarında aracılık
ettiklerini söylemişlerdir. Yoksa ne şeytanların
ve ne de cinlerin göklerin egemenliğine ortak
olduklarını iddia etmemişlerdir. Devam ediyoruz "Yoksa
onlara bir kitap indirdik de ondaki kanıtlara mı
dayanıyorlar?"
Bu düzmece ilahlara yüce Allah'ın bir kitap, bir belge
verdiği ve o yazının kanıtlarından güç
aldıkları biçiminde bir iddia da yok ortada. Bu olumsuz
sorunun müşriklerin 1. udilerine yönelik olması da
muhtemeldir. Bu yoruma göre onların ısrarlı müşrikleri
şu ihtimali akla getirebilir: Onlar bu sapık inançlarını
yüce Allah tarafından kendilerine iletilen bir
yazınım kesin kanıtlarına
dayandırıyorlar. Böyle bir şey ne doğrudur ve
ne de onlar tarafından ileri sürebilir.
Fakat böyle bir yorum bize şöyle bir mesaj verir.
İnanç konusunda mutlaka yüce Allah'ın Kitab'ına,
O'nun ilettiği açık bir belgeye dayanmalıdır.
Bu alanda güvenilecek tek kaynak budur.
Fakat dediğimiz gibi, müşriklerin elinde
iddialarına dayanak yapacakları böyle bir belge yoktur.
Oysa Peygamberimiz onların karşısına yüce
Allah'dan gelen bir Kitap'la, kesin bir belge ile çıkıyor.
İnanç ilkelerini elde etmenin tek yolu bu iken, müşrikler
Peygamberimizin sunduğu Kitab'a ne gerekçe ile yüz
çeviriyorlar? Ayetin son cümlesini okuyoruz:
"Hayır, o putperest zalimler birbirlerini
asılsız vaadler ile sadece aldatıyorlar."
Bu zalimler, yoldaşlarına kendi yollarının
en doğru yol olduğunu ve sonunda zafere
ulaşanların kendileri olacağı
propagandasını yapıyorlar. Onlar,
elebaşları ile, yandaşları ile bir bütün
olarak aldanmışlar, yanılgı tuzağına
düşmüşlerdir. Birbirlerini yanıltıyor,
aldatıyorlar. Kendilerine hiçbir yarar sağlamayan bir
aldatmaca ortamında yaşıyorlar.
Düzmece ilahların göklerde ve yeryüzünde hiçbir
izleri, hiçbir belirtileri olmadığı
vurgulandıktan sonra, üçüncü bir geziye çıkılıyor.
Bu gezide yüce Allah'ın güçlü ve kahredici eline dikkat
çekiliyor. Gökleri ve yeri dengede tutan, yok olmaktan koruyan
ve yöneten gücün bu "el" olduğu
vurgulanıyor.