Yukarda yüce Allah'ın Kutsal Kitab'ı indirdiği,
bu Kitab'a kimlerin mirasçı olacağını, onu
kimlerin taşıyacağını seçtiği, bu
mirasçı ümmetin birbirlerine yönelik zalimliklerini bağışladığı,
hepsini cömertçe ödüllendirdiği ve kâfirler için kötü
bir gelecek hazırladığı açıklanmıştı.
Yüce Allah'ın bilgisinin geniş
kapsamlılığı, kıvraklığı
ve bütün ayrıntıları kucaklayan
duyarlılığı bu açıklamalara son derece
uygun düşen bir değerlendirmedir. Sebebine gelince yüce
Allah göklerin ve yeryüzünün sırlarını
olduğu gibi insan kalplerinin gizliliklerini de bilir ve bu
yaygın, kıvrak, ayrıntıları
kucaklayıcı bilgisine dayanarak açıklanan konulara
ilişkin hükmünü verir.
Surenin bu kesiti de geniş ufuklu, kalplerin bam tellerini
titreten ve çeşitli mesajlar içeren gezilerden oluşuyor.
Bu gezilerden birinde ardarda gelen bütün insanlık
kuşakları ile birlikte oluyor ve bu kuşakların
birbirinin yerine geçişlerini izliyoruz. Bir
başkasında gökleri ve yeryüzünü dolaşarak müşriklerin
yüce Allah'a ortak koştukları düzmece ilahların
izlerini boşuna araştırıyoruz. Bir başka
gezide yine göklerde ve yeryüzünde yüce Allah'ın evrensel
dengeyi sağlayan güçlü elini görmeye çalışıyoruz.
Bir diğer gezide bütün bu delilleri yalanlayan kâfirlerle
birlikte oluyoruz. Oysa bu adamlar kendilerine bir uyarıcı
geldiği taktirde doğru yola en bağlı
toplumlardan biri olacaklarına dair vaktiyle söz vermişler,
fakat kendilerine bekledikleri uyarıcı gelince
verdikleri sözü unutarak peygamberlerine ve hakka dönük çağrıya
karşı amansızca düşman kesilmişlerdi.
Bu gezilerin bir başka aşamasında eski kâfir kuşakların
tıpkı kırım sahneleri ile yüzyüze geliyoruz.
Yani inkârcılar eski yoldaşlarının
başlarına gelen felâketlerin somut izlerini gözleri
önünde gördükleri halde, aynı felâketlerin kendi başlarına
da gelmesinden, yüce Allah'ın yasasının kendileri
hakkında da işlemesinden korkmuyorlar. Bu gezilerin
sonunda surenin son ayetinde uyarıcı ve tüyler
ürpertici bir mesajla yüzyüze geliyoruz. Okuyalım:
"Eğer Allah insanların
davranışlarının cezasını hemen
verseydi, yeryüzünde hiçbir canlı yaratık
bırakmazdı."
Demek ki, yüce Allah'ın insanlara mühlet vermesi, onların
yakalarına hemen yapışarak kendilerini yok etmemesi,
O'nun büyük lütuflarından biridir.