Burada bir yanı elle tutulur, maddi nimetlerden ve öbür
yanı ile duygulara hitap eden psikolojik nimetlerden
oluşmuş iki kesimli bir sahne ile karşı
karşıyayız. Sebebine gelince; "Bunlar orada
altın bilezikler takarlar. Oradaki elbiseleri ipekten olur."
Bunlar insanların psikolojik arzularını tatmin
eden bazı maddi görünümlü nimetlerdir. Bunların
yanı sıra Allah'ın hoşnutluğu, huzur ve güven
de vardır.
Okuyalım: "İçimizdeki üzüntüyü gideren
Allah'a hamd olsun."
Oysa dünya hayatı, bu sürekli nimetler ve bu kalıcı
mutluluk yanında bitimsiz bir üzüntü, tükenmez bir tasa
kaynağıdır. Çünkü bu hayatta insan her zaman
gelecek kaygısı ile ve çözüm isteyen problemlerin sıkıntıları
ile yüzyüzedir. Ayrıca mahşer gününe ilişkin
gelecek endişesi başlı başına büyük bir
endişe sebebidir. Devam ediyoruz: "Hiç kuşkusuz
Rabb'imiz affedicidir ve iyiliklerin
karşılığını bol bol verir."
O bizi affetti ve iyiliklerimizi ödüllendirerek bizlere teşekkür
etti. Çünkü; "O bizi lütfu ile içinde sürekli
oturacağımız bir yurda yerleştirdi."
Bizleri huzur içinde kalacağımız ve bir daha hiç
çıkarılmayacağımız bir yurda
yerleştirdi. Bu bizim hak ettiğimiz bir ödül değil,
O'nun tek yanlı lütfudur; onu dilediği kimselere
karşılıksız olarak sunar. Ayetlerinin son cümlesini
okuyoruz:
"Burada bize ne yorgunluk değecek ne de
bıkkınlık ilişecektir."
Hep mutluluk, huzur ve güven içinde olacağız.
Bu ayetlerin yansıttıkları hava konfor, huzur ve
mutluluk havasıdır. Kullanılan seçme sözcüklerin
melodileri ve mesajları bu cana yakın, bu sıcak, bu
rahmet saçıcı hava ile yüklüdürler ve metnin anlamı
ile ahenkli bir bütün oluşturmaktadırlar. Öyle ki,
"üzüntü" anlamına gelen "hazen" sözcüğünün
bile yumuşak okunan kalıbı seçilmiş, "hüzn"
biçimindeki sert okunuşlu ve gırtlağı
tırmalayıcı kalıbından kaçınılmıştır.
Bu arada cennet "istikrar yurdu"dur; "yorgunluk"
ile "bıkkınlık" cennetliklere
ilişmemektedir bile . Kısacası ayette
kullanılan tüm sözcüklerin melodisi yumuşak,
tatlı ve sessiz akışlıdır.
Sonra sahnenin öbür bölümüne dönüyoruz. Bu tabloda endişe,
sarsıntı ve istikrarsızlık motifleri ile yüzyüze
geliyoruz. Okuyalım: