Hem evrenin doğasındaki hem de insan psikolojisinin
doğasındaki farklılıklar köklüdür.
İnsanlar arasındaki yapısal ve Allah'a yönelik çağrıya
verecekleri karşılıkların arasındaki
nitelik farklılıkları, tıpkı evrenin
yapısında görülen farklılıklar gibi köklüdürler.
Görebilirlik ile körlük, gölge ile kavurucu sıcaklık,
karanlıklar ile aydınlık, hayat ile ölüm, söz
konusu evrense1 farklılıklara örnektirler. Bütün
bunların gerisinde yüce Allah'ın planı, hikmeti ve
dilediğini yapan sınırsız gücü vardır.
Buna göre peygamber sadece bir uyarıcıdır. Onun
insan olarak gücü bu sınırda biter. O ne
mezarlıktaki ölülere ve ne de ölü kalpler ile yaşadıkları
için mezardakilerden farksız olanlara sesini
işittiremez. Sadece yüce Allah, dilediklerine, dileği
uyarınca, dilediği gibi ses işittirebilir, buna
sadece O'nun gücü yeter. Peygamber görevini yerine getirdikten,
taşıdığı mesajı duyurduktan ve bunun
sonucunda Allah'ın dilediği kimseler sözlerini
dinledikten ve dilediği kimseler de çağrısına
sırt döndükten sonra, sapıtanlar ve yüz çevirenler
için ne yapabilir ki?
Bu surenin önceki bir ayetinde yüce Allah, Peygamberimize
şöyle buyurmuştu:
"Sakın onlar için hayıfl
Eğer Peygamber, hemşehrilerinin yalanlayıcı
reaksiyonu ile karşılaştı ise, bu tepki
toplumların peygamberlerin çağrılarını
karşılama biçimlerinin değişmez özelliğini
yansıtır. Yoksa peygamberlerin yetersizliğinden ya
da delil eksikliğinden kaynaklanmaz. Okuyoruz:
"Eğer onlar seni yalanlıyorlarsa bi1 ki, daha
önceki milletler de peygamberlerini yalanlamışlardı.
Oysa peygamberleri onlara açık kanıtlar, kutsal
sayfalar ve ışık saçan kitap getirmişlerdi."
Ayetin orjinalindeki "Beyyinat" sözcüğü sayıca
çok olan değişik türden deliller demektir. Müşriklerin
istedikleri ya da peygamberlerin meydan okuma amacı ile
ortaya koydukları olağanüstü olaylar, gösterdikleri
mucizeler de bu kavramın kapsamına girer. Yine ayette geçen
"Zubur" sözcüğü çeşitli öğütler,
yönlendirmeler, yükümlülükler ve direktifler içeren kitaplaşmamış
kutsal sayfalar anlamına gelir. "Kitab-ı Munir"
deyimi ile en yaygın yoruma göre, Hz. Musa'ya indirilen
Tevrat kastedilmiştir. Eski milletler bütün bu açık
kanıtları, kutsal sayfaları ve ışık
saçan Kitab'ı yalanlamışlardı.
İşte eski milletlerin birçoğu peygamberlerini
ve peygamberlerin sundukları doğru yola iletici
delilleri böyle karşılamışlardı. Buna göre
Peygamberimize karşı gösterilen reaksiyon yeni bir
şey, benzeri görülmemiş bir tutum değildi.
Tersine yüce Allah'ın insan doğasına ilişkin
yasalarına uygun bir gelişmeyi yansıtıyordu.
Ayetin bu noktasında müşriklere eski
yalanlayıcıların acı sonları sunuluyor.
Belki çekinirler diye. Okuyoruz:
"Sonra ben kâfirlerin yakalarına
yapıştım."
Ayetin sonunda şaşkınlık uyandırma
amacına yönelik dehşet dolu bir soru ile
karşılaşıyoruz. Okuyalım:
"Benim karşı darbem nasıl oldu?"
Bu karşı darbe şiddetli oldu. Yakalarına
yapışılanlar toptan yok edildi. Buna göre
eskilerin yolundan gidenler, aynı acı sonla
karşılaşmaktan korkmalıdırlar!
Kur'an'a özgü bu dokunaklı uyarı ile surenin bu
kesiti, aynı zamanda bu kesitte çıkılan gezi
noktalanıyor. Sonraki ayetlerde yeni bir vadide yeni bir
geziye çıkılıyor.
Surenin bu kesitinde gerek evren kitabının ve gerekse
insanlara indirilen Kutsal Kitab'ın bazı
sayfalarını okumak için geziye çıkılıyor.
Önce evren kitabının sayfaları okunuyor. Bu
sayfalar şaşırtıcı, hatta çarpıcıdır.
Okuyucuya açılan görüntülerin renkleri, türleri,
cinsleri değişiktir. Meyveler değişik
renktedirler, dağ yolları rengârenktir; insanlar, diğer
canlılar, hayvanlar çok sayıda ve farklı
renktedirler. Evrenin açık Kitab'ının çarpıcı
sayfalarına yönelik şaşırtıcı
bakış böyle gerçekleşiyor.
Sonra insanlara indirilen Kutsal Kitab'ın okuma parçalarına
geçiliyor. Bu Kitap gerçeği içeriyor ve daha önce inmiş
kutsal kitapları onaylıyor. Bu Kitap müslüman ümmete
miras olarak geçmiştir. Bu varislerin dereceleri
farklıdır. Fakat yüce Allah'ın günahkârların
günahlarını bağışlamasından sonra
hepsini mutlu bir son bekliyor. Nitekim "nimet yurdu"
olan cennetteki sahneleri gözlerimizin önündedir. Bu sahnenin
karşısında kâfirlerin acıklı sahnesi ile
yüzyüze geliyoruz. Bu uzun ve rengârenk gezi, bütün bunların
yüce Allah'ın kalplerin özündeki gizli sırları
aydınlatan bilgisine göre gerçekleştiklerini belirtir.