Su türleri arasındaki farklılaşma
olayının iradeye bağlı olarak meydana
geldiği açıktır. Bildiğimiz kadarı ile
bu olayın arkasında bir hikmet vardır. Önce
içmeye elverişli olan su türüne bakalım. Bu tür
suyun neden böyle yaratıldığını onu
kullanarak ve yararını somut olarak görerek biliyoruz.
Tatlı su bütün canlılar için hayat kaynağıdır.
Şimdi de öbür su türü olan ve acı tuzlu suya
bakalım. Bu tür su daha çok denizler ve okyanuslar
biçiminde karşımıza çıkar.
Aşağıda bu konuda bir bilginin sözlerini okuyacağız.
Adam bu açıklamayı şu koca evreni düzenleyen
duyarlı planı değerlendirirken yapıyor.
Okuyoruz:
"Yüzyıllardır yerden fışkıran
gazlar havaya yükselir. Bunların çoğu zehirlidir. Buna
rağmen hava (atmosfer) yine de kirlenmemiş kalır.
İnsanın yaşaması için elverişli olan gaz
oranlarının dengesi değişmez. Bu büyük
dengeyi sağlayan mekanizma denizleri ve okyanusları
kaplayan engin sulardır. Hayat, besin maddeleri,
yağmurlar, ılımlı iklim ve son olarak insan,
varlıklarını bu uçsuz bucak-sız su kütlesine
borçludurlar."
Bu açıklama niçin farklı türde yaratıldıklarına
kısmen ışık tutuyor. Bu sözler kanıtlıyor
ki; suların farklı türlerde yaratılmış
olması belirli bir amacın ve planın sonucudur. Bu
yolla şu evrenin varlığında ve düzeninde
gerekli olan, birbirine bağlı birtakım dengeler ve
uyumlar gözetilmiştir. Bunu ancak şu evrenin ve şu
evrendeki canlı-cansız tüm varlıkların
yaratıcısı olan yüce Allah düzenler. Çünkü bu
hassas uyum, asla rast gele meydana gelmez. Ayette "iki
denizin" farklılığının
vurgulanmış olması, gerek bu alandaki
farklılaştırmanın, gerekse diğer bütün
farklı yaratmaların mutlaka bir amaca
dayandığını düşündürür. Surenin
ilerdeki ayetlerinde duygular, yönelmeler, değerler ve
ölçüler alanında varolan başka "farklılık"
örnekleri ile karşılaşacağız.
Sonra bu farklı sulardan oluşmuş iki denizin
birleştiğini görüyoruz. Maksat insana çeşitli
yararlar sağlamaktır. Okuyalım:
"Her ikisinden de taze balık eti yer ve takı
olarak kullandığınız süs eşyaları
çıkarırsınız. Allah'ın size yönelik bağışını
aramanız ve O'na şükretmeniz için geminin suları
yararak yol aldığını görürsünüz."
Ayetin orijinalindeki "taze et" deyiminden maksat,
balıklar ile öbür deniz hayvanlarıdır. "Takı"
sözcüğünden maksat da inci ve mercandır.
İnci, kabuklu yumuşakçalar sınıfındaki
hayvanların vücutlarından elde edilir. Olay şöyle
olur: Rastlantı sonucu bu hayvanların vücutlarına
kum tanesi ya da su damlası gibi yabancı bir madde girer.
Bunun üzerine hayvanın vücudu özel bir sedefli sıvı
salgılayarak yabancı maddeyi kuşatır. Amaç bu
maddenin, vücudun iç organlarını
tırmalamasını önlemektir. Belirli bir süre sonra
işte bu sıvı katılaşarak inciye dönüşür.
Mercan, bitkisel özellikler de taşıyan bir deniz
hayvanıdır. Bazan birkaç mil uzunluğu olabilen
koloniler halinde yaşar. Bu kolonilerin büyükleri hem deniz
yolcuları için ve bu hayvanların kollarına
yakalanan bütün canlılar için tehlike oluştururlar.
Mercanlar, özel yöntemler ile biçilerek süs eşyası
haline getirilirler.
Yüce Allah'ın şu evrendeki nesnelere sunduğu
çeşitli niteliklerin sonucu olarak gemiler, nehir ve deniz
sularını yararak yol alırlar. Gemilerin
yapımında kullanılan maddelerin yoğunluk
ortalamasının suyun yoğunluğundan fazla
olması, gemilere su yüzeyinde kalarak sular içinde yol alma
imkânı sağlar. Bu olayda rüzgârın gücünden
yararlanıldığı gibi, yüce Allah'ın
insanın faydalanmasına yol açtığı ve
nasıl kullanılacağını öğrettiği
buhar, elektrik ve diğer enerji türlerinden de yararlanılır.
Bu enerji türlerinin hepsi insanın kullanımına
sunulmuştur. Sebep;
"Allah'ın size yönelik bağışını
arayasınız."
Deniz yolculuğu ve ticaret yapasınız diye. Deniz
hayvanlarının taze etlerinden ve takı maddelerinden
yararlanasınız diye. Nehirlerin ve denizlerin
suları ile gemilerden yararlanasınız diye. Bir de; "O'na
şükredesiniz diye."
Zaten yüce Allah şükür sebeplerini hazırlayıp
önünüze getirdi. Böylece şükür görevinizi yerine
getirmenize yardımcı oldu.
KÂİNATIN TEMEL YASASI
Surenin bu kesiti bir evrensel gezi ile noktalanıyor. Bu
gezide önce gece gündüz sahnesi karşımıza çıkıyor.
Sonra da belirli bir surenin sonuna kadar ki hareketlerini düzenleyen
yasa uyarınca güneşe ve aya boyun
eğdirildiğini öğreniyoruz. Okuyalım: