O |
Fatır
|
O |
|
10- Kim itibar ve üstünlük isterse bilsin ki, itibar ve
üstünlük tümü ile Allah'ın tekelindedir. Güzel söz
O'na yükselir, iyi ameli de O yükseltir. Kötü amaçlı
komplolar düzenleyenler ağır bir azaba çarpılacaklardır.
Ayrıca onların komplosu da boşa çıkar,
verimsiz olur.
Bir yanda ölü vücutlarda nabzı atan hayat, öbür yanda
güzel söz ile iyi amel. Bunların arasındaki
ilişki nedir? Herhalde her ikisinde de nefes alıp veren
"temiz hayat" ile bir de evrenin ve hayatın
özünde bu ikisi arasında bulunan ortak bağ. Bu ortak
bağa daha önce İbrahim suresinde değinilmişti:
"Allah'ın güzel sözü neye benzettiğini görmüyor
musun? O, onu yerin derinliklerine kök salmış ve
dalları göğe tırmanan yararlı bir ağaca
benzetiyor." "O ağaç sürekli olarak meyve verir.
İnsanlar öğüt alsınlar diye Allah onlara çeşitli
örnekler verir."
"İğrenç söz de kökü yerden kesilmiş,
dik duramayan, acı meyvalı bir ağaca benzer." (İbrahim
Suresi, 24-26)
Bu, sözün özü ile ağacın arasındaki gerçek
bir benzerliktir. Ayrıca her ikisinde de hayat ve
gelişme yeteneği vardır. Ağaç nasıl büyüyor,
uzuyor ve meyve veriyorsa, söz de öyle. O gelişiyor, boy
atıyor ve meyvesini veriyor.
Mekkeli müşrikler, dini otoritelerini devam ettirebilmek
için bu sapık inançlarına
sarılıyorlardı. İnanç sömürüsü yolu ile
Kureyş kabilesi, diğer Arap kabilelerini egemenliği
altında tutuyordu. Bu egemenlik, Kureyş kabilesine çeşitli
avantajlar, çıkarlar sağlıyordu. Bu
avantajların
başında doğallıkla prestij, üstünlük ve
itibar geliyordu. Bu
yüzden
peygamberimize şöyle demişlerdi:
"Eğer seninle birlikte doğru yola girersek,
yurdumuzdan atdırız." (Kasas
Suresi, 57)
Oysa yüce Allah onlara şöyle diyor:
"Kim itibar ve üstünlük isterse bilsin ki, itibar ve
üstünlük bütünü ile Allah'ın tekelindedir."
Bu gerçek kalplere iyice yerleştiği takdirde bütün
ölçüleri, bunun yanı sıra bütün yöntemleri ve
planları kesinlikle değiştirir.
Evet, itibar ve üstünlük bütünü ile Allah'ın
tekelindedir. O'nun en küçük bir zerresi bile Allah'dan başkalarının
elinde değildir. Öyleyse kim prestij ve üstünlük elde
etmek istiyorsa, onu alternatifi olan kaynağında, yani yüce
Allah'ın katında arasın. Onu ancak orada bulabilir.
Başka hiç kimsenin yanında, hiç kimsenin koltuğu
altında, hiçbir sebebin aracılığında onu
bulamaz. Çünkü "itibar
ve üstünlük bütünü ile Allah'ın tekelindedir."
Kureyşli kodomanlar itibarı ve üstünlüğü
putperest Arap kabileleri arasında arıyorlardı. Bu
yüzden bu kabilelerin sapık putperestliklerine sahip çıkıyorlar,
onun koruyucusu kesiliyorlardı. Bunun sonucu olarak kendi
ağızları ile "doğru"luğunu
itiraf ettikleri hak yola girmeye cesaret edemiyorlardı. Bu
yola girseler prestijlerinin, kabileler arasındaki
itibarlarının sarsılacağından
korkuyorlardı. İşte bu Arap kabileleri vardı
ya, onlar prestijin ve itibarın kaynağı
değillerdi. Ne bir kimseye itibar
bağışlayabilir ve ne de bir kimsenin
itibarını geri alabilirlerdi. Çünkü "itibar ve
üstünlük bütünü ile Allah'ın tekelindedir."
Eğer bu beylerin bir gücü varsa, bunun ilk kaynağı
yüce Allah'dır. Eğer bu beylerin bir itibarı varsa
onu kendilerine Allah bağışlamıştır.
Öyleyse kim güç ve itibar arıyorsa, bunun ilk
kaynağına başvursun. Sermayesini bu kaynağa
borçlu olan aracıların, simsarların peşinden
koşmasın. O zaman gücü ve itibarı bütünü ile
tekelinde bulunduran ana kaynaktan pay alabilir.
İnsanların ellerindeki kırıntılara ve döküntülere
el açmasınlar. Çünkü bu insanlar kendisi gibi muhtaç,
eli boş, zavallılardır.
Bu ilke, İslâm inancının temel gerçeklerinden
biridir. Bu gerçek değerleri ve ölçüleri, yargıları
ve bakış açılarını, yöntemleri ve
davranışları, araçları ve sebepleri
değiştirmek için tek başına yeterli bir faktördür.
Eğer sadece bu gerçek bir kalbe iyi yerleşirse, o
kalbin sahibi tek başına bütün dünyanın
karşısında durur; herkese karşı onurla,
şerefle, hiç sarsılmadan, sendelemeden, hangi yoldan
şerefe ereceğini, alternatifi olmayan bu itibar yolunu
bilerek direnir.
Böyle bir kimse hiçbir zorbanın, hiçbir azgın
kasırganın, hiçbir çarpıcı olayın, hiçbir
rejimin, hiçbir baskı kurumunun, hiçbir çıkarın,
hiçbir yeryüzü kaynaklı kaba gücün önünde boyun eğmez.
Niye eğsin ki? İtibar ve üstünlük bütünü ile
Allah'ın tekelindedir. O'nun rızası
olmaksızın hiç kimsenin bu tarakta bezi olamaz.
İşte bu gerekçe ile iyi söz ve iyi amel gündeme
geliyor. Okuyalım:
"Güzel söz O'na yükselir, iyi ameli de O
yükseltir."
Söz konusu büyük ve önemli gerçeği anlattıktan
sonra hemen böyle bir değerlendirme yapmak, son derece
anlamlı ve mesaj vericidir. Çünkü bu değerlendirme
ile itibarı ve üstünlüğü Allah katında
arayanların yararlanacakları sebeplere ve
başvuracakları yöntemlere işaret ediliyor. Bu
sebepler ve yöntemler güzel söz ile iyi ameldir. Güzel söz,
yüceliği ile Allah'a yükselir. İyi amele gelince, onu
Allah kendi katına yükselterek onurlandırır. Buna
bağlı olarak bu amelin sahibini de onurlandırarak
ona itibar ve üstünlük bağışlar.
Gerçek üstünlük, insanların dünyasına
yansımadan önce kalpte kökleşir. Bu
duygu sayesinde
insan bütün onursuzluk ve başkalarına boyun eğme
sebeplerinin üzerine yükselir. Bu duygu sayesinde her
şeyden önce kendi nefsini alt eder. Küçük düşürücü
ihtiraslarını, karşı durulmaz
arzularını, korkularını, insanlara ve insan
dışı varlıklara bağlanmış
ümitlerini yener. İnsan bu alanlarda üstünlüğünü
kabul ettirince hiç kimse onu alçaltmaya, ona boyun eğdirmeye
sebep bulamaz. İnsanları arzuları,
ihtirasları, korkuları ve umutları küçük düşürür.
Bunları denetim altına alabilen kimse her duruma, her
şeye ve herkese karşı üstün gelir. İşte
güç, üstünlük ve otorite ile bütünleşen gerçek itibar
budur.
Üstünlük ve itibar gerçek karşısında inatla
direnmek ve batıl ile pohpohlanmak değildir. Önüne çıkan
herkesi ve her şeyi kırıp döken
şımarık bir zorbalık da değildir. İçgüdülere
boyun eğen, ihtiraslara yenik düşen taşkın
bir reaksiyon da değildir. Hak, adalet ve yarar düşünmeden
pençe atan, yakalara yapışan kör bir kaba güç de değildir.
Asla.
Üstünlük ve itibar nefsin ihtiraslarına egemen
olmaktır, bağımlılığı ve
aşağılanmayı alt etmektir; Allah'dan
başkası önünde boyun eğmemektir. Bunların
yanı sıra Allah'a boyun eğmek, saygı
beslemektir; Allah'dan korkmak, çekinmektir; sevinçte de kederde
de yüce Allah'ın gözetimini üzerinde hissetmektir.
İnsan Allah'a boyun eğerse başı dik olur.
İnsan Allah'dan korkarsa O'nun hoşuna gitmeyen her
şeye karşı çıkar. İnsan kendini
Allah'ın sürekli gözetimi altında hissederse O'nun
izni olmadıkça başını eğmez.
İşte güzel söz ve iyi amel ile üstünlüğün
ve itibarın söz düzeyindeki konumu budur. İşte
ayetlerin akışı içinde bu ikisi arasındaki
ilişki budur. Bunun arkasından önümüze bu sayfanın
karşısı açılıyor. Okuyalım:
"Kötü amaçlı komplo düzenleyenler ağır
bir azaba çarpılacaklardır. Ayrıca onların
komplosu da boşa çıkar, verimsiz olur."
Buradaki "komplo düzenlemek" "plan kurmak"
anlamında kullanılmıştır. "Komplo düzenleme"
deyimi, genellikle ifade ettiği kötü amaçlılığı,
vurgulamak için tercih edilmiştir. Bu komplo düzenleyicileri
ağır bir azap bekliyor. Üstelik kurdukları
tuzaklar da kısa ömürlüdür, boşa çıkmaya mahkûmdur,
bekledikleri sonucu veremezler. Buradaki "kısa
ömürlü"lük, hatta "ölü doğma" imajı
bir önceki ayetteki "canlanan ve ürün veren toprak"
imajı ile ters yönlü çağrışım
yapmaktadır.
"Kötü amaçlı komplo düzenleyenler" bu
komploları sahte şöhret kazanmak, asılsız
üstünlük sağlamak için kurarlar. Fakat yüce Allah'a
yükselen diğer güzel söz olduğu gibi, O'nun kendi
katına çıkardığı birikim de iyi ameldir.
Geniş ve kapsamlı anlamı ile itibar ve üstünlük
bunlar sayesinde kazanılabilir. Gerek söz ve gerekse davranış
biçiminde kötü amaçlı komplo ise itibara ve üstünlüğe
ulaştırıcı bir yol değildir. Gerçi bu
yöntemle kimi zaman azgın ve zorba bir güç kazanılabilir.
Fakat bu kaba güç kısa ömürlüdür, kısa sürede yok
olmaya mahkûmdur. Ayrıca sahibinin ağır bir azaba
çarptırılmasının da gerekçesi olur. Allah'ın
vaadi böyledir ve Allah'ın vaadinden cayacağı da düşünülemez.
Fakat O kötü komplo düzenleyicilerine biraz mühlet verebilir,
ön tasarısında belirlediği süreye kadar onların
at oynatmalarına fırsat tanıyabilir.
İNSANIN YARATILIŞI
Su aracılığı ile oluşan genel
"canlılık" olgusuna değinildikten sonra
insanın ilk yaratılış sahnesi gözler önüne
getiriliyor; yanı sıra bu olayın çağrıştırdığı
"hamilelik", "uzun ömür", "kısa
ömür" gibi olgulara değinilerek bunların tümü
ile yüce Allah'ın gizli bilgisinin bir parçasını
oluşturdukları vurgulanıyor. Okuyoruz:
|
|
O |
|
O |
|