O

Fatır

O

   

3- Ey insanlar, Allah'ın size yönelik nimetlerini hatırlayınız. Size gökten ve yeryüzünden rızık sağlayan Allah'tan başka bir yaratıcı var mı? O'ndan başka ilâh yoktur. Nasıl oluyor da bu gerçeği göz ardı ediyorsunuz?

Yüce Allah'ın nimetleri karşısında insanların yapmaları gereken tek şey onları hatırlamaktır. O zaman bu nimetlerin belli ve açık oldukları fark edilir. İnsanlar onları görebilirler, algılayabilirler, onlara elleri ile dokunabilirler. Fakat bu nimetler unutulursa belleklerinden uzak kalır.

Çevrelerini kuşatan gök ve yer insanlara oluk oluk nimet akıtmakta, gürül gürül rızık yağdırmaktadır. Her adımda, her an yüce Allah'ın gökten yağan ve yerden biten yeni bir nimeti, yeni bir bağışı ile karşılaşıyoruz. Yüce Allah, kullarına böylesine nimet yağdırıyor. İnsanlara bu yaygın nïmetleri bağışlayan, bu ardı arkası gelmez rızıkları sunan Allah'dan başka bir yaratıcı mı var? Asla, insanlar böyle bir iddia ileri süremezler. En koyu ve en sapık müşriklik dönemlerinde bile böyle bir iddia ileri sürmeye dilleri varmamıştır. Kullara rızık sunan, Allah'dan başka bir yaratıcı olmadığına göre ir`sanlar O'nu niye hatırlamıyor, O'na niye şükretmiyorlar? Niye Allah'a hamd etmekten, övgüyü ve sığınmayı sırf O'nun dergâhına yöneltmekten kaçınıyorlar? O "kendisinden başkası olmayan tek ilâhtır" insanlar bu tartışma götürmez gerçeğe inanmaktan nasıl sapıyorlar. Ayetin deyimi ile;

"Nasıl oluyorda hu gerçeği göz ardı ediyorsunuz?"

İnsanın böyle bir gerçeği görmezlikten gelmesi gerçekten şaşırtıcı bir şeydir. Oysa elindeki rızık hep onu bu gerçek ile yüzyüze getiriyor. Bu açık gerçeği itiraf etmekten kaçınması mümkün olmayan kimsenin Allah'a hamd etme, O'na şükretme görevini göz ardı etmesi de şaşılacak bir iştir.

Bu üç güçlü ve köklü mesaj bu surenin ilk kesitini oluşturur. Bu üç mesajın her biri, içerdiği köklü gerçeğin vicdanlara yerleşmesi halinde, insanı yeniden yaratılmış gibi bir yapı değişikliğine uğratır. Bu mesajların her üçü farklı yönlere yönelmekle birlikte aslında uyumlu bir bütün oluştururlar.

Surenin ilk "kesit"i bu üç köklü mesajla noktalandı. Bu köklü mesajlar şu üç temel gerçeği vurguluyordu: Her şeyi yoktan var eden yaratıcının birliği gerçeği "Rahmet"in O'nun tekelinde olduğu gerçeği "Rızık" verenin tek başına O olduğu gerçeği.

Surenin ikinci "kesit"inde önce Peygamberimize sesleniyor. Kendisi teselli ediliyor; gönlünü hoş tutması, müşriklerin yalanlamalarını dert edinmemesi isteniyor. Çünkü bu yüce Allah'ın elinde olan bir iştir. Bu "kesit"in ikinci seslenişi tüm insanlara yöneltiliyor. Onlara şu gerçekler hatırlatılıyor: Yüce Allah'ın verdiği söz gerçektir. Şeytanın oyunları karşısında dikkatli olmalı, yukarda sayılan temel gerçekleri göz ardı etmeleri yolundaki kışkırtmalarına kapılmamalıdırlar. Eğer kışkırtmalarına kapılırlarsa şeytan onları cehenneme sürükler. Çünkü o insanoğlunun eski ve amansız düşmanıdır. Bu arada ahiret hesaplaşması konusunda açıklama yapılıyor. Mü'minlerin alacakları ödül ile sözü geçen "amansız düşman"ın tuzağına düşen kâfirlerin çarpılacakları cezanın ne olduğu anlatılıyor. Son olarak yine Peygamberimize dönülüyor, müşrikler iman etmiyorlar diye üzülmemesi, hayıflanmaması telkin ediliyor. Çünkü hidayet ve sapıklık yüce Allah'ın elindedir ve Allah "Onların neler yaptıklarını herkesten iyi bilir.

 

 

O

 

O