Muhammed b. İshak, Zehri ve başkalarından şöyle
rivayet eder: Kureyş Bedir günü ağır bir bozguna
uğrayıp, yenik orduları Mekke'ye dönmüştü.
O sırada Ebu Süfyan da kervanıyla birlikte Mekke'ye
gelmişti. Abdullah b. Rebia, İkrime b. Ebü Cehil,
Safvan b. Ümeyye, Bedir'de babalarını,
oğullarını ve kardeşlerini kaybeden
Kureyş'ten bazı kimselerle birlikte Ébu Süfyan b.
Harb'in yanına gidip ona ve Kureyş'e ait bu ticaret
kervanında malları bulunan kimselere şöyle dediler:
"Ey Kureyşliler, Muhammed sizi korkutmuş ve sizin
en seçkinlerinizi öldürmüştür. Ona karşı
savaşmamız için bu malları bize verin. Böylece
bizden öldürülmüş olanların intikamını
âlmış oluruz." Onlar da bunu yaptılar.
İbn-i İshak diyor ki, -İbn-i Abbas'ın da
dediği gibi- yüce Allah onlar hakkında bu ayeti indirdi:
"Kâfirler insanları Allah yolundan alıkoymak için
mallarını harcarlar. Onlar mallarını bu
uğurda harcayacaklar, sonra da bu harcama onlar için yürek
acısı olacak, arkasından da yenilgiye
uğrayacaklardır. Kâfirler cehennemde biraraya
getirileceklerdir."
Bedir savaşından önce ve sonra gerçekleşen bu
olay, bu dinin düşmanlarının
başvurdukları geleneksel yöntemlerden sadece bir
örnektir. Onlar insanları Allah'ın yolundan
alıkoymak, bu dinin yoluna engeller koymak, her zaman ve her
yerde bir müslüman kitleye karşı savaşmak için
mallarını harcarlar, ellerinden gelen tüm çabayı
sarfederler ve çeşitli komplolar kurarlar.
Kuşkusuz bu savaş kesintiye uğramadan devam
edecektir. Bu dinin düşmanları onu rahat
bırakmayacaklardır. Bu dinin taraftarlarının
kendilerini güvencede hissetmelerine müsaade etmeyeceklerdir.
Ayrıca bu dinin metodu, cahiliyeye saldırmak üzere
harekete geçmektir. Bu dinin taraftarlarının yolu,
haksızlığa ve düşmanlığa
dayalı cahiliyenin gücünü kırmak, yerle bir etmek ve
bir daha tağutların saldırmaya cesaret
edemeyecekleri şekilde Allah'ın sancağını
yükseltmek için harekete geçmektir.
Yüce Allah, insanları Allah'ın yoluna girmekten
alıkoymak için mal varlıklarını ortaya
koyanlara, bu mallarının yürek acısına dönüşeceği
'uyarısında bulunuyor. Onlar sonunda bu
mallarını büsbütün kaybetmek için harcıyorlar.
Ahirette ise cehennemde biraraya geleceklerdir. Böylece büyük
yürek acısı gerçekleşmiş olacaktır.
Şu ayette ifade edildiği gibi...
"Ta ki, Allah murdarı temizden ayırdetsin ve
murdarları üstüste koyup hep biraraya yığarak
cehenneme atsın. İşte bunlar hüsrana uğrayanlardır."
Ama nasıl?
Kâfirler tarafından harcanan bu mallar batılı güçlendirip,
düşmanlığa yöneltir. Hak da cihad ederek, savaşarak
ona karşı koyar. Batılın hareket gücü
ortadan kaldırmak için harekete geçer. Bu acı sürtünmenin
sonucu karakterler ortaya çıkar, hak ve batıl
birbirinden iyice ayrılır. Aynı şekilde hak ve
batıl taraftarları da birbirlerinden
ayrılırlar. Başlangıçta deneyim ve imtihandan
önce hàk sancağı altında toplanan saflarda bile
bu ayrılık kendini gösterir. Böylece Allah'ın
yardımını hakeden sabırlı, dirençli ve
fedakâr kimseler ortaya çıkar. Artık bunlar emaneti yüklenmeye,
onu korumaya ehil kimselerdir. İmtihan ve
sıkıntının dayanılmaz
baskısıyla emanetten sapmayacaklardır. Bu noktada yüce
Allah murdarları üstüste koyup cehenneme atar. Bu da
hüsrana uğramanın doruk noktasıdır.
Kur'an'ın ifade tarzı murdarı öylesine somutlaştırıyor
ki, insan hacimli bir cisim sanıyor. Bir pislik
yığını gibi beliriyor ve ateşe
atılıveriyor, değer verilmeden, önemsenmeden...
"Murdarları üstüste koyup hep biraraya yığarak
cehenneme atsın."
Bu somutlaştırma ayetin anlamına, insan hissinde
derin bir gerçeklik kazandırıyor. İfade etme ve
etkilemede Kur'an'ın başvurduğu bir yöntemdir bu.
ALLAH'IN DİNİ HAKİM OLANA KADAR SAVAŞIN
Surenin akışı, dayanışma içindeki
kâfirlerin akıbetine ve üstüste yığılan
murdarların sonucuna ilişkin bu kesin açıklamayı
yaptıktan sonra, kâfirlere en son uyarıda
bulunması için Peygamberimize yöneliyor. Aynı
şekilde müslüman cepheye de hitap ediliyor ve `yeryüzünde
fitne kalmayıncaya ve din bütünüyle Allah'a özgü
oluncaya kadar savaşmak' emri veriliyor. Bu arada cihad eden
müslüman kitleye yüce Allah'ın kendilerine dost ve destekçi
olduğu güvencesi veriliyor. Allah dostları,
yardımcıları ve destekçileri olduğu sürece
insanların savaşla, hileyle onlara galip gelmeleri mümkün
olmayacaktır.