91- Irzına dokundurtmayan Meryem é gelince ona ruhumuzdan
bir soluk üfleyerek kendisini ve oğlunu tüm insanlar için
gücümüzün sınırsızlığını
kanıtlayan bir mucize yaptık.
Ayetin orjinalinde Hz. Meryem'in adı geçmiyor. Çünkü
amaç, peygamberlik zinciri içinde onun oğlunu anmaktır.
O da surenin akışı içinde oğluna tabi olarak
yeralmaktadır. Ve oğlu ile ilgisi bulunan, niteliklerine
değinilmektedir.
"Irzına dokundurtmayan."
Onu koruyan ve her türlü ilişkiden sakınan...
Ayette korumak anlamına gelen "ihsan" kelimesi
genelde evlilik için kullanılır. Çünkü evlilik kadını
fuhuştan korur. Ama burada ise asıl anlamında
kullanılmıştır. Bu ise, meşru olsun gayri
meşru olsun her türlü ilişkiden korunmak demektir. Bu,
aynı zamanda yahudilerin, Hz. Meryem'in, kendisi ile birlikte
mabedin işlerine bakan Yusuf en-Neccâr'la ilişki
kurduğu yolunda çıkardıkları
dedikoduları reddeden, Hz. Meryem'i temize çıkaran bir
açıklamadır. Bugün elde bulunan İnciller de Hz.
Meryem'in Yusuf en-Neccâr'la evlendiği ama ilişki
kurmadığı yazılmaktadır.
Kuşkusuz Hz. Meryem mahrem yerini korumuştu.
"Ona ruhumuzdan bir soluk üfledik."
Buradaki üfleme geneldir ve tahrim suresinde olduğu gibi
yeri belirlenmiyor. Bu konuda, Meryem suresinde açıklamada
bulunmuştuk. Şu anda ele aldığımız
ayetin gölgesindeki yolculuğumuzu sürdürmek için ayrıntıya
girmiyoruz, sözü uzatmıyoruz. Ayetle birlikte, gerçekleştirmek
istediği hedefe doğru yol alıyoruz.
"Kendisini ve oğlunu tüm insanlar için
gücümüzün sınırsızlığını
kanıtlayan bir mucize yaptık."
Daha önce bu mucizenin benzeri görülmemişti. Halen de görülmüş
değildir. Bütün insanlık tarihinde sadece bir kere gerçekleşen
bir mucizedir bu. Çünkü bunun gibi bir tek örnek, insanların
kuşaklar boyu üzerinde düşünmeleri, evrensel kanunları
yaratan ama hareketlerini bu kanunlarla sınırlı
tutmayan ve dilediğini yapabilen kudret elini
kavramaları için yeterlidir.
Peygamberlerden, onların tabi tutuldukları
imtihanlardan ve yüce Allah'ın onlara yönelik rahmetinden
örnekleri kapsayan bu açıklamanın sonucunda, bu
örneklerin sunuluşu ile amaçlanan hedefe ilişkin
geniş bir değerlendirme yeralıyor:
92- İşte bu oluşturduğunuz ümmet, tek bir
ümmettir, Rabb'iniz de benim. Öyleyse sırf bana kulluk
ediniz.
Sizin şu ümmetiniz, peygamberler ümmeti tek bir
ümmettir. Tek bir inanç sistemine uymaktadır. Tek bir
hareket metodunu izlemektedir. O da sadece Allah'a yönelmektir,
başkasına değil.
Yeryüzünde tek bir ümmet. Gökte tek bir Rabb. O'ndan başka
ilah yoktur. O'nun dışında kulluk edilecek
tanrı yoktur.
Tek bir kanun doğrultusunda hareket eden tek bir ümmet.
Yerde ve gökte yürürlükte olan tek bir iradeye şahitlik
eden tek bir ümmet...
Bu noktada sunduğumuz bu açıklama, bütün surenin
etrafında döndüğü eksenle buluşuyor. Birlikte
tevhid inancını vurguluyorlar. Evrene egemen yasalarla,
varlıklar alemini yönlendiren kanunlarla birlikte tevhid
inancına şahitlik ediyorlar.
Yaratıcının birliğine şahitlik eden
evrensel yasalar ile, yüce Allah'ın ümmetin ve inanç
sisteminin birliğine şahitlik eden peygamberleri davetçiler
olmak üzere göndermesine ilişkin yasanın
sunulmasından sonra yeralan surenin bu son bölümünde,
ayetlerin akışı, kıyametin bir sahnesini ve
şartlarını sunuyor. Bu sahnede, Allah'a ortak
koşanların ve Allah'a ortak koşulan düzmece tanrıların
akıbetleri gözlemleniyor. Yüce Allah'ın uygulama ve
planlama açısından eşsizliği ön plana çıkıyor.
Sonra yeryüzüne varis olmaya ilişkin ilahi yasa açıklanıyor,
bu arada Hz. Muhammed'in -salât ve selâm üzerine olsun-
peygamberliğinde somutlaşan yüce Allah'ın rahmeti
ifade ediliyor.
Bu noktada Peygamberimize -salât ve selâm üzerine olsun-
onlardan uzak durması, onları akıbetleri ile
başbaşa bırakması, haklarında verilecek hükmü
Allah'a bırakması emrediliyor. Onların Allah'a
ortak koşmalarına, getirdiği ayetleri
yalanlamalarına, alaya almalarına karşı
Allah'dan yardım istemesi, onları oyun ve eğlence
bataklığında bırakması emrediliyor.
Çünkü hesaplaşma günü yakındır.