Hz. Eyyüb'ün hikâyesi, sıkıntıyla imtihana
ilişkin hikâyelerin en etkileyici olanı, en korkunç
olanıdır. Kur'an ayetleri ayrıntıya girmeden
genel çizgileri ile işaret ediyor. Burada da Hz. Eyyüb'ün
duasını ve yüce Allah'ın duaya verdiği
karşılığı sunuyor. Çünkü bu sureye
egemen olan hava, yüce Allah'ın peygamberlerine yönelik
rahmetinin, imtihan anında onları koruyuşunun
yansıtıldığı havadır. Bu
imtihanın, Hz. İbrahim, Lût ve Nuh peygamberlerin
-selâm üzerlerine olsun- kıssalarında
değinildiği gibi, milletlerinin onları
yalanlaması veya Hz. Davud ve Süleyman'ın -selâm
üzerlerine olsun- kıssalarında değinildiği
gibi bol nimetin verilmesi ya da Hz. Eyyüb'ün -selâm üzerine
olsun- durumunda olduğu gibi sıkıntı
şeklinde olması farketmez.
Hz. Eyyüb -selâm üzerine olsun- burada dua ediyor ama,
içinde bulunduğu durumu abartmıyor:
"Bir derde yakalandım."
Rabbini de sıfatı ile nitelendiriyor.
"Sen ise merhametlilerin en merhametlisisin, diye Rabb'ine
seslenmişti."
Yüce Allah'ın verdiği musibete sabrettiği için
durumunu değiştirmesini istemiyor. Ona karşı
takındığı edep ve haya tavrından
dolayı bir şey önermiyor. Bu, musibetten dolayı içi
sıkılmayan, asırlardır bir örnek olarak
dilden dile dolaşan bir dertten duyduğu
ızdırabı dışa vurmayan, sabırlı
bir kulun örneğidir.
Hattâ Rabb'inden, başındaki musibeti
kaldırmasını istemeye utanıyor. Onun kendi
durumunu bildiğine güvenerek, bu yüzden istekte bulunmaya
gerek olmadığını düşünerek işi
O'na bırakıyor.
Hz. Eyyüb'ün Rabb'ine bu bağlılık duygusu ve
bu edep tavrı içinde yöneldiği anda hemen
karşılık veriliyor, o anda Allah ona rahmetini gönderiyor,
imtihan sona eriyor.
"Biz de duasını kabul ederek pençesine düştüğü
derdi giderdik. Ayrıca karşılıksız
rahmetimizin bir eseri olarak ve bize kulluk edenlerin her zaman
anacakları bir örnek olsun diye eski ailesini kendisine bir
kat fazlası ile yeniden bağışladık."
Bedenindeki hastalık gideriliyor, eski
sağlığına kavuşuyor. Ailesine yönelik
musibet kaldırılıyor, kaybettiklerine
karşılık yenileri bahşediliyor, benzerleri ile
rızıklandırılıyor. Denildiğine göre,
oğullarını kaybetmiş Allah da ona iki misli
evlat bahşetmişti. Ya da ona oğullar ve torunlar
vermişti.
"Karşılıksız rahmetimizin bir eseri
olarak."
Çünkü her nimet Allah katından gelen bir rahmet, O'nun
bahşettiği bir iyiliktir
Bu olay onlara Allah'ı ve O'nun tabi tuttuğu
imtihanı hatırlatır. Hem imtihan anında, hem
de imtihandan sonra kullarına yönelik rahmetini hatırlatır.
Kuşkusuz Hz. Eyyüb'ün tabi tutulduğu imtihan bütün
insanlığa bir örnektir. Onun sabrında bütün
insanlık için bir ibret dersi vardır. Kuşkusuz Eyyüb
peygamber, bakışların hayranlıkla yöneldiği
sabrın, edebin ve güzel akıbetin parlak ufkudur. (Hz.
Eyyüb'ün başına gelen musibete ilişkin çeşitli
söylentiler, değişik rivayetler vardır. Hattâ
tiksindirici bir hastalığa yakalandığı,
bu yüzden halktan tecrid edilip şehrin dışına
çıkarıldığı da rivayet edilmektedir.
Bunun hiçbir dayanağı yoktur. Peygamberlik görevi ile
birlikte tiksindirici hastalık olmaz. Kur'an ayetinden
anlaşılıyor ki, Hz. Eyyüb ailesi ve kendisi açısından
bir sıkıntıya düşmüş, bu da bir
imtihandır.)
İmtihan olayı sözkonusu edilmişken, "kulluk
yapanlar"a işaret edilmesinin özel bir anlamı var.
Çünkü imtihanlarla ve musibetlerle karşı
karşıya kalanlar kulluk yapanlardır. İbadetin,
inanç sisteminin ve imanın insana getirdiği yükümlülükler,
ağır birer imtihandırlar. Bu ciddi bir iştir,
oyun değildir. İnanç sistemi bir emanettir, onu
koruyabilecek, yükümlülüklerini yerine getirmeye hazır güvenilir
kişilerden başkasına verilmez. İnanç
dudaklardan dökülen bir sözden ibaret değildir. Her
dileyenin dilediği gibi ileri sürdüğü bir iddia değildir.
Dolayısıyla ibadet edenlerin imtihanı
başarıyla geçmeleri için sabretmeleri bir
zorunluluktur.