56- İbrahim dedi ki; "Hayır, Rabb'iniz göklerin
ve yerin Rabb'idir, onları yoktan vareden O'dur. Ben bu gerçeğin
tanıklarından biriyim. "
O tek bir Rabb'tır. Hem insanların hem de göklerin
ve yerin Rabb'idir. O'nun Rabb'lığı
yaratıcı oluşundan kaynaklanmaktadır. Çünkü
bunlar, birbirlerinden ayrılmaz sıfatlardır.
"Hayır, Rabb'iniz göklerin ve yerin Rabb'idir, onları
yoktan vareden O'dur."
Açık ve doğru inanç sistemi budur, müşriklerin
birtakım tanrıların olduğuna inanmaları,
aynı zamanda bu bunların herhangi bir şey
yaratmadıklarını, her şeyi yaratanın
Allah olduğunu söylemeleri değil... Ve halâ hiçbir
şey yaratmadıklarını bildikleri bu düzmece
tanrılara ibadet ederler.
Hz. İbrahim, içinde kuşkuya yer bulunmayan realiteyi
bizzat gözlemleyen birinin güveni içindedir.
"Ben bu gerçeğin tanıklarından biriyim."
İbrahim Peygamber -selâm üzerine olsun- göklerin ve
yerin, kendisinin ve milletinin yaratılışını
görmüş değildir. Ama durum mü'minlerin güvenle
şahitlik edecekleri kadar kesin ve gerçektir... Evrende olan
her şey, her şeyi planlayan yaratıcının
birliğini dile getirmektedir. İnsanın
yapısındaki her şey, yaratıp planlayan yüce
Allah'ın evreni yönetip yönlendiren yasalar sisteminin
birliğini kabul etmeyi telkin etmektedir insana.
Sonra İbrahim kendisi ile bu tartışmayı
yapanlara, tanrıları hakkında geriye dönülmez bir
karar verdiğini açıkça duyurmaktadır:
57- "Vallahi siz arkanızı dönüp gittikten
sonra putlarınıza bir oyun oynayacağım, bir
komplo düzenleyeceğim. "
Ama putlara kurmayı planladığı komployu açıklamıyor,
kapalı bırakıyor. Surenin akışı
onların bu sözlere ne gibi bir tepki gösterdiğini de
anlatmıyor. Belki de onlar İbrahim'in, düzmece tanrılarına
herhangi bir komplo kuramayacağından emindiler. Bu yüzden
kendi haline bırakıp gitmişlerdir.
58- Arkasından o putları kırıp parça
parça etti, fakat bilgisine (!) başvursunlar diye en büyük
putu sağlam bıraktı.
Kendilerine ibadet edilen düzmece tanrılar
kırık dökük ağaç parçalarına, taş parçalarına
dönüştüler. Büyükleri hariç... İbrahim -salât ve
selâm üzerine olsun"bilgisine başvursunlar" diye
ona dokunmamıştır. Olayın nasıl meydana
geldiğini, kendisi de oradayken bu ufak tanrıları
neden savunmadığını sorarlar diye onu
kırmamıştır. Belki de o zaman meseleyi yeni
baştan ele alırlar, doğruyu bulurlar. Bu putlara
ibadet etmenin saçmalığını,
tutarsızlığını kavrarlar diye.
Halk geri döndüğünde, bu putun dışındaki
bütün düzmece tanrılarının paramparça edildiğini
görmüş, ama ne ona ne de kendilerine şunu sormayı
düşünmemişlerdir. Eğer bunlar tanrı iseler,
neden başlarına böyle bir şey geldi? Ve neden
kendilerini savunmadılar? Bu büyükleri niye onları
savunmadı peki?... Ama bu soruyu kendilerine sormayı
akıl etmediler. Hiçbir gerçekliğe dayanmayan, tamamen
efsaneden kaynaklanan boş inanç sistemi akıllarının
düşünme yeteneğini devre dışı
bırakmıştı. Çünkü gelenekler, düşünme,
düşündüğünü anlama, anladığını
değerlendirme yeteneklerine zincir vurmuştu. Ama onlar,
bu doğal soruyu, tanrılarının parçalayan,
onları bu hale getiren kişiden intikam almak için
soruyorlar.
59- Soydaşları "Bu işi
ilahlarımıza kim yaptı? Kim yaptı ise o gerçekten
bir zalimdir" dediler.
O zaman Hz. İbrahim'in -selâm üzerine olsun- babasının
ve onunla birlikte bulunanların bu heykellere ibadet
etmelerine karşı çıkışını
"Gittiğinizde bu tanrılarınıza bir komplo
düzenleyeceğim" dediğini duyanlar, bu
konuşmaları hatırlıyorlar:
60- "Duyduğumuza göre `İbrahim adında bir
delikanlı bu ilahlarımıza dil uzatıyordu'
dediler. "
Onların bu sözlerinden anlaşılıyor ki, yüce
Allah İbrahim'i putlara ibadet etmeyi ayıplayacak,
onları kırıp parçalayacak bir olgunluğa
eriştirdiğinde henüz çok gençti. Ama acaba o sıralarda
yüce Allah ona vahiy göndermiş miydi? Yoksa peygamberlik göndermeden
önce kendisini gerçeğe iletecek bir ilham mı
bahşetmişti? Babasını buna dayanarak mı
tevhide davet etmişti, kavminin hayat biçimini bundan dolayı
mı iğrenç bulmuştu?
Tercih edileni ikinci ihtimaldir.
"Duyduğumuza göre `İbrahim' adında bir
delikanlı bu ilahlarımıza dil uzatıyordu."
Bu sözleri ile belki de onu tanımazlıktan gelip
fazla önemsemediklerini vurgulamak istiyorlar. Nitekim "İbrahim
adında bir delikanlı" demeleri de bunu gösteriyor.
Onun fazla önemli olmadığını, hiç kimsenin
kendisini tanımadığını vurgulamak
istemiş olabilirler. Ne var ki biz, bu sıralarda Hz.
İbrahim'in henüz yaşı küçük bir delikanlı
olduğunu kabul ediyoruz.