O |
Enbiya
|
O |
|
51- Andolsun ki, daha önce de İbrahim'e doğru ile
eğriyi ayırdetme yeteneği vermiştik. Onun
peygamberliğe elverişli olduğunu biliyorduk.
Biz onu olgunlaştırdık. Biz onun durumunu, daha
önceki peygamberlerin yüklendikleri peygamberlik emanetini
yüklenebileceğini biliyorduk.
52- Hani O babasına ve soydaşlarına "Şu
karşılarında saygı duruşu
yaptığınız heykeller nedir?" dedi.
Bu sözleri, onun olgunlaştığının
kanıtıdır. Ağaçtan ve taştan
yontulmuş nesneleri gerçek isimleri ile tanımlıyor
"Bu heykeller"
diyor.
Bunların "tanrılar" olduğundan söz
etmiyor. Onlara ibadet edilmesini de kınıyor. Ayette geçen
"Âkifûn" kelimesi sürekli bağlılığı,
üzerine düşmeyi ifade etmektedir. Aslında onlar bütün
vakitlerini putlara ibadet etmekle geçirmiyorlardı. Ama
hayatın her alanında onlarla ilgiliydiler. Bu da manevi
bir sürekliliktir, zaman açısından değil buradaki
bağlılık. Hz. İbràhim, bu heykellere yönelik
kesintisiz ilgilerini, iğrenç eğilimlerini
kınamaktadır.
Verdikleri cevap, ileri sürdükleri gerekçe ise şundan
ibaretti:
53- Onlar da "Babalarımızı onlara t apar
bulduk " dediler.
Bu cevap, imanın sağladığı özgürlüğe,
bakış ve düşünce serbestliğine, eşya ve
olayları geleneğe göre değil gerçek değerleri
ile değerlendirmeye karşılık ölü geleneğin
kalıpları içinde meydana gelmiş, akli ve ruhsal
taşlamaya kanıt oluşturmaktadır. Çünkü
Allah'a inanmak, geleneksel kuruntulara dayanan kutsallıklardan,
hiçbir kanıta dayanmayan donuklaşmış
alışkanlıklardan kurtulmak, özgür olmak demektir.
54- İbrahim "Gerek siz, gerekse babalarınız
gerçekten koyu bir sapıklığa düşmüşsünüz"
dedi.
Ataların onlara yönelik ibadetleri bu heykellere sahip
olmadıkları bir değeri kazandıramaz.
Haketmedikleri halde, üzerlerine kutsallık kisvesini
giydirmeye neden oluşturamaz. Çünkü değerler,
ataların geleneklerinden ve onların ileri sürdüğü
kutsallıktan kaynaklanmaz. Özgür ve serbestçe yapılan
bir değerlendirmeden kaynaklanır.
İbrahim bu ölçme serbestliği ile kesin hükümlülüğü
ile onlara karşı koyunca, şu şekilde sormaya
başlıyorlar.
55- Onlar "Ciddi mi söylüyorsun, söylediğin gerçek
midir, yoksa
bizimle dalga mı geçiyorsun?" dediler.
İyice düşünmediğinden, gerekli
araştırmayı yapmadığından
inancının dayanaklarına güvenmeyen, bu yüzden
sarsılmış bir inanca sahip birinin
soracağı bir sorudur bu. Bununla beraber, kuruntulara
dayalı geleneklerin etkisi ile düşünsel ve ruhsal
olarak donuklaşmış biridir bu adam. Hangi sözlerin
gerçek olduğunu bilmiyor çünkü. İbadet kesin bir
bilgiye dayanır, hiçbir kanıta dayanmayan
asılsız kuruntulara değil. İşte
aklın ve vicdanın dengeli, kesin ve açık kararlar
vermesini sağlayan tevhidi inanç sistemine uymayanlar böyle
bir bataklık içinde yüzerler.
Ama İbrahim Rabb'ine kesinlikle inanmaktadır, O'na
bağlıdır ve O'nu biliyor. Bu bilgi ve inanç aklında
ve belleğinde somutlaşmıştır. Bunu inanan
ve inandığına güvenen bir mü'minin üslubu ile
ifade etmektedir.
|
|
O |
|
O |
|