Surenin akışı içinde müşriklerin bir
insan olduğundan dolayı Hz. Peygamberi -salât ve selâm
üzerine olsun- alaya aldıklarından, vahyi
yalanladıklarından, "bu olsa olsa büyüdür ya da
şiirdir veya kendisi uydurmuştur" dediklerinden söz
edilmişti.
İşte burada onlara peygamberlerin insanlar
arasından seçilip gönderilmesinin her zaman için
yürürlükte olan bir kanun olduğunu gösteriyor. Bu kanunun
geçmişte yaşanan örnekleri vardır. O halde
peygambere kitapların gönderilmiş olması
yadırganacak bir şey değildir. İşte
bakın Musa ve Harun peygambere de yüce Allah kitap göndermiştir.
Bu kitap "Furkan" (Hak ile batılı
birbirinden ayıran) olarak nitelendiriliyor. Bu aynı
zamanda Kur'anın da niteliğidir. İki kitabın
birliği isimlerinde bile kendini gösteriyor. Çünkü
indirilen bütün kitaplar, hak ile batılı, hidayet ile
sapıklığı, bir hayat sistemi ile ötekini,
hayatta gözetilen bir amaç ile ötekini birbirinden ayırmak
üzere indirilmişlerdir. O halde bu kitapların hepsi de
"furkan"dırlar. İşte bu nitelik Tevrat ve
Kur'anın ortak niteliğidir.
Tevrat'ın bir "ışık" kılınmasından,
kalp ve inancı kaplayan karanlıkları,
sapıklığın ve batılın
karanlıklarını dağıtması
kastediliyor. Bunlar içinde insan aklının ve
vicdanının şaşkınlıkla
bocaladığı karanlıklardır. İçinde
iman aydınlığı parlamadıkça, her tarafı
aydınlanmadıkça, hareket sistemi belirmedikçe, hedefi
belirlenmedikçe, değerleri, anlam ve planlamaları
birbirine karışmaktan kurtulmadıkça, insan kalbi
hep karanlıklar içinde kalır.
Tevrat da Kur'an gibi "Allah'dan korkanlar için bir uyarı"
kılınmıştır. Onlara Allah'ı
hatırlatmaktadır. İnsanlar arasında bir
saygınlık kazanmalarını, sözü dinlenir bir
toplum olmalarını sağlamaktadır. Tevrat
inmeden önce İsrailoğulları neydiler? Firavun'un
kırbacı altında eziliyorlardı. Firavun,
oğullarını öldürüp kadınlarını
erkeksiz bırakıyordu. Çeşitli işkencelerle,
horlamalarla onları aşağılıyordu.
Ayette kendilerinden söz edilen muttakiler, "Onlar
Rabb"lerinden görmeden korkarlar" diye tanımlanıyorlar.
Çünkü Allah'ı görmedikleri halde, kalpleri Allah'ın
korkusu ile ürperenler "Kıyamet gününün dehşetinden
ürken" kimselerdir. O gün için çalışırlar,
bu özellikleri ile onlar aydınlıktan yararlanırlar.
Bu aydınlığın kılavuzluğunda yol
alırlar. Allah'ın kitab'ı da onlar için bir uyarı
olur. Onlara Allah'ı hatırlatır. İnsanlar
arasında kendilerinden söz edilmesini sağlar.
Bu Musa ve Harun'un durumu...
İlk defa meydana gelmiş,
alışılmamış bir olay değildir. Daha
önce benzeri yaşanmış ve bilinen bir kuraldır.
"Siz onu inkâr mı ediyorsunuz?"
Bu kitabın indirilmiş olmasını neden
yadırgıyorsunuz, bundan önce de peygamberler
gönderilmişlerdi.
Musa ve Harun'a ve ayrıca onlara verilen kitaba yönelik kısa
bir işaretten sonra surenin akışı,
İbrahim peygamberin kıssasının bir
halkasını bir bütün olarak sunmaya başlıyor.
Hz. İbrahim Araplar'ın büyük atasıdır,
putlarla doldurdukları, içinde putlara ibadet ettikleri
Kâ'be'nin kurucusudur. Oysa Hz. İbrahim -selâm üzerine
olsun- daha önce putları kırmıştı.
Surenin akışı burada Hz. İbrahim'i,
şirk'e karşı çıkarken, putları
kırarken tasvir etmektedir.
Burada bilinen halka peygamberlik misyonunun sunulduğu
halkadır. Bu halka aralarında küçük aralıklar
bulunan ardarda sıralanan sahnelere bölünmüştür. Bu
halka, Hz. İbrahim'in daha önce olgunluğa,
doğruluğa kavuşmuş olmasına işaret
ederek başlıyor. Olgunluğa erişmekle tevhidi
bulmak kastediliyor. Çünkü en büyük olgunluk tevhittir.
Burada bir hikmetten dolayı "olgunluk" olarak
tanımlanmaktadır.