Hayata egemen olan bir yasadır bu. Bu hiçbir canlıyı
dışarda bırakmayan genel bir kuraldır.
Canlıların zorunlu olarak tadacakları bu olayı
hesaba katarak davranmaları ne kadar gereklidir?
Hiç kuşkusuz ölüm her canlının sonudur. Yeryüzünde
gerçekleşen kısa yolculuğun son
durağıdır. Ve herkes Allah'a dönecektir. Yolculuk
esnasında insanın başına gelen iyi, kötü
olaylara gelince, bunlar fitne ve sınama amaçlı
şeylerdir:
"Nasıl davranacağınızı görelim
diye sizi hem kötülükle ve hem de iyilikle sınavdan geçiririz."
Kötülükle sınamak anlaşılır bir
şeydir. Sınanan kişinin dayanma gücünü, sıkıntı
anında sabretmesini Rabb'ine
bağlılığının derecesini, O'nun
rahmetine olan ümidinin boyutunu ortaya çıkarma
amacına yöneliktir. İyilikle sınamaya gelince,
bunu biraz açıklamak gerekir.
Kimi insanlar iyilikle sınamanın kötülükle sınamadan
daha hafif olduğunu düşünseler bile, iyilikle, nimetle
sınamanın ağırlığı daha
fazladır.
Kötülükle sınanmaya katlanan çok olur ama, iyilikle sınanmanın
zorluklarınà dayanan çok az kimse vardır.
İşkencelere, eziyetlere katlanan, korkuya
kapılmadan sabreden çok kimse vardır. Savrulan
tehditlere, gözdağı vermelere aldırmadan direnen
çok insan vardır. Ama yeterli donatıma, güce ve silaha
sahip olmak, bunun yanında güvenli bir hayat sürdürmek, başarma
imkânı çok zor olan bir sınama şeklidir. Bu
durumdayken insanları kendi ihtiraslarına kul-köle
yapmadan insanı tembelliğe, bezginliğe sürükleyen
konfora yenik düşmeden ayakta durabilen çok az kimse vardır.
Zorlukla sınama büyüklük duygusunu harekete geçirir.
Direnci arttırır, sinirleri güçlendirir, insanın
bütün gücünü geleceğin zorluklarına ve ona
karşı koymaya hazırlar.
Ama rahatlık, sinirleri gevşetir, onları
uyuşturur, uyanma ve direnme yeteneğini kaybettirir.
Bunun için birçokları sıkıntılı
aşamaları başarıyla geçtikleri halde, biraz
rahatlığa kavuşunca imtihana yenik düşerler.
Bu, insanların temel özelliğidir. Yüce Allah'ın
koruduğu kimseler hariç... Onlar hakkında Allah'ın
peygamberi şöyle buyurmaktadır:
"Mü'minin işleri hayret vericidir. Çünkü her işi
iyiliktir onun. Ve mü'minden başkası da böyle değildir.
Mü'min bolluğa erişecek olursa, şükreder bu onun
için iyiliktir. Bir sıkıntıya düşecek olursa
sabreder, bu da onun için iyiliktir." (Müslim, Zühd ve
Rekaik bölümünde rivayet eder.) Ama sayları çok azdır
bunların.
Kişinin iyilikle sınanırken kötülükle sınandığı
zamandan daha çok uyanık olması gerekir. Her iki
durumda da başarılı olmanın garantisi Allah'a
bağlılıktır.
Evrenin uçsuz bucaksız köşelerinde, varlık
yasaları alanında, tarih boyunca gelmiş geçmiş
davet hareketlerine egemen olan kanunlar meydanında,
insanlığın akıbeti ve yok olmuş
milletlerin harap edilmiş yurtları etrafında
dolaşan bu uzun bölümden sonra surenin akışı,
müşriklerin Peygamberi -salât ve selâm üzerine olsun- ve
beraberindeki vahyi karşılayış biçimlerine,
onu alaya almalarına, şirkte ısrar etmelerine
ilişkin olarak surenin başında yeralan bir örneği
yeniden sunuyor.
Sonra insanın aceleci tabiatından, azaba çarptırılmakta
aceleci davranmasından söz ediyor ve aceleyle istedikleri
şeyden onları sakındırıyor. Peygamberi
-salât ve selâm üzerine olsun- alaya almanın
akıbetinden korkutuyor. Onlara dünyada galip gelip egemenlik
kuranların etkinliklerinin, gölgelerinin kısılmasına,
gittikçe küçülmesine ilişkin bir sahne sunuyor.
Ardından Allah'ın ayetlerini yalanlayanların
ahiretteki azaplarının sergilendiği bir sahne
yeralıyor.
Bölüm, kıyamet gününde gerçekleşen
hesaplaşma ve dünyada yapılanların
karşılığını bulması
olaylarının ne denli özenle, dikkatle gerçekleştiğine
ilişkin bir açıklama ile bitiyor. Hesaplaşma ve dünyada
yapılanların karşılığını
bulması olaylarını evrensel yasalara, insanın
fıtratına ve yüce Allah'ın insan hayatına ve
davet hareketlerine egemen olan kanunlarına
bağlıyor.